radyobir
radyobir

"Beni oyuncu olma isteği ayakta tuttu!.."

"Lise döneminde ise konservatuar sınavına hazırlarken deprem oldu ve ben üniversite sınavıyla Marmara Ünv. İletişim Fakültesi'ne girdim. Her zaman ne yapacağımı biliyordum. Oyuncu olacaktım. Üniversitede okurken İstanbul Devlet Tiyatroları'nın çoçuk oyunlarında oynamaya başladım. Beni oyuncu olmak isteği ayakta tutuyordu. Ve bu yanlış gidişatı durdurmak adına hayatla büyük kavgam vardı."

30 Mart 2015 07:36 | Kategori: Magazin

Ece Dizdar nasıl başladı oyunculuğa, neler yapmak istiyordu, neleri yapabildi, neleri yapacak?

Çok kapsamlı bir soru oldu! Birdenbire içine düşenlerden değilim. Oyunculuk ısrar ettiğim, talep ettiğim, bana güç veren bir şey oldu hep.

17 yaşındayken anne ve babanı kaybettiğin 99 Gölcük depremini düşündüğümüzde neydi seni ayakta tutan ve oyunculukta bu kadar ısrar etmeni sağlayan?..

Bir dönem babamın görevi nedeniyle Belçika’daydım. Müzikallere hayrandım ve bunun eğitimini alıyordum. 12-15 yaşlarım böyle geçti. Babamın tayininden sonra bu hikaye öyle kaldı. Lise döneminde ise konservatuar sınavına hazırlarken deprem oldu ve ben üniversite sınavıyla Marmara Ünv. İletişim Fakültesi’ne girdim. Her zaman ne yapacağımı biliyordum. Oyuncu olacaktım. Üniversitede okurken İstanbul Devlet Tiyatroları’nın çoçuk oyunlarında oynamaya başladım. Beni oyuncu olmak isteği ayakta tutuyordu. Ve bu yanlış gidişatı durdurmak adına hayatla büyük kavgam vardı.

Konservatuar hayalini gerçekleştiremedin ama Londra’da oyunculuk eğitimi aldın? Yaşını da düşünürsek bu gücü nasıl buldun?

Hemen olmadı tabii. Önce 1-2 sene boşluk oldu. Sonra kalk kızım ayağa dedim. Acı insanda bir sıçrama yaratıyor. Her şey konforluyken elini uzatıp bir şeyi kendine çekme ihtiyacı duymayabiliyorsun ama acı varsa uzanmak istiyorsun bir şekilde. Londra’daki okulları araştırdım. Ayla Algan ve Tan Temel beni sınavlara çalıştırdı. Sınavlara girdim. Hatta üniversite arkadaşlarım hostel parası toplamıştı benim için. Sonrasında da iki firmadan burs desteği aldım. Girdiğim beş okulun her birinin sınavlarının sonunda bir mülakata giriyorsun. Mülakatta bana "Sen kimsin, buraya niye geldin” dediler. Ben de "Hayatımın gidişatının yönünü değiştirmeye çalışıyorum. Bir şekilde bir cesaret gösteriyorum. Sizin de bu cesareti benimle birlikte göstermeniz lazım” diyordum. "Neden” dediklerinde "Çünkü böyle yapmanız gerekiyor, çünkü hayat böyledir” diyordum...

Çok Amerikan filmi izlemişsin demediler mi sana?

Demediler valla işe yaradı!

Ölümle ilişkin ne durumda…

Her an her zaman gelebileceğini çok derin bir yerden kabul etmiş durumdayım. Sürekli devam eden bir bilgi değil ama kendime hatırlatarak devam ediyorum. İnsanlar hayatta kalmak üzere inanılmaz güçlü hormonlor taşıyan varlıklar. Bu duygu sürekli seni o tarafa atıyor ama senin de sürekli ‘Hayır bir dakika!’ diyerek bu gerçeği kendine hatırlatman ve farkındalık içinde kalman gerekiyor.

Filme de gönderme yaparak soruyorum, kilitli çekmeceyi mi açtın?

Sadece yeterli zaman geçti. Büyüdüm. 30’umu geçtiğim noktada o ajitasyonu artık yaşamamaya başladım.

Başından beri ajitasyon olarak mı geliyordu sana?

Kurban psikolojisi, neden ben diye bir durum olusuyor. Ona girmemek lazım. Yaratımı durduran, yıkıcı bir duygu.

Peki insanların sana bakışına karşı tutumun neydi?

Sevmiyordum o sebeplede paylaşmıyor, anlatmıyordum. Ya da çok güven duyduğum ortamlarda açılabiliyordum.

Fiziki olarak güzel buluyor musun kendini?

Yani çirkin de olabilen güzel de olabilen, iş anlamında avantaja çevirmeye çalıştığım bir yüzüm var. Boşnak kökenliyiz. Yakın zamanda bir film eleştirmeni ‘Çekemeceler’i izledikten sonra "Güzelden çirkine, çirkinden güzele çok kısa bir sürede geçebilen enteresan bir yüzü var” demiş, onun gibi bir şey işte. Bakana bağlıdır biraz da, subjektiftir güzellik.

Peki sinema perdesinde güzel çıkmak gibi bir derdin var mı? Hatta bunu bir de ödülle taçlandırmak...

Sinemada kadın odaklı film çok fazla bulamıyoruz. Bu dünyada da böyle. ‘Çekmeceler’deki Deniz karakteri tamamen bir anti kahramandı. Kadın üzerine dönen bir filmdi. Dolayısıyla çok da şanslıyım. Bizim işimiz hikaye anlatmak. Önemli olan hikayeyi doğru aktarabilmek. Kadın ya da erkek farketmez. Bazı rollerin avantajı var. Bu dünyada da böyle. Ben film çekmek için yola çıkıyorum. Çok seviyorum işin içinde, sette olmayı.... Çok seviyorum. Bunu kısa film ve dizilerle deneyimleyebilmiştim. Bu film çekme işinin devam etmesini de çok istiyorum. Ötesini ben bilmem. Bunun sonucunda ödül gelirse gelir...

Yine filme bir gönderme yaparsam. Bu ülkede kadınların giremediği tünelleri mi var? Varsa bu tünelleri zorlar mısın?

Burada değil her yerde var. Yürürken seçtiğimiz kaldırımı, yolu çok iyi bellemek gerekiyor. Seçtiğim, seçmediğim yollar var. Ama bir şekilde o sınırları zorladığım da çoktur. Ayrıca kadın korkulan, çok güçlü bir varlık. Ve daha soyut bir varlık. Hisleri çok açık. Erkek yapısı gereği daha somut ve fiziksel olarak daha güçlü. Fiziksel güç doğada gerçek güçtür çoğu zaman ancak biz artık sadece doğadaki o ilkel yasalarla yaşayan bir toplum olmadığımız için bütün bu karmaşa belki de. Fiziksel olarak daha güçlü olan, sezgisel olarak daha güçlü olanla başa çıkamıyor. Ve bu şiddet doğuyor.
 
‘Çekmeceler’de oynadığın Deniz karakteri gerçek hayatta kim? Görüştün mü?

Ben kendisini 3-4 kez gördüm. Rolü çalışırken onu baz almamı istemedi yönetmenler. Onunla konuşup ondan yola çıkmamı istemediler. Sadece bana onunla ilgili milyonlarca hikaye anlatıldı. Dolayısıyla tek yönlü bir bağım var kendisiyle, onun bundan haberi bile olduğunu düşünmüyorum. Onu hep korumaya çalışıyorum.

Tiyatroya gelirsek, uzun yıllardır Dot’tasın. Bunun nedeni nedir?

Beraber oynamayı, beraber yaşamayı, oyun bulmayı izlemeyi çevirmeyi beraber yapabilmeyi becerebildiğim bir ekip. 7 yıldır birlikteyiz.



Dot’ta oynadığın en en en oyun hangisiydi?

‘Altın Ejderha’. Çok acayip bir süreçti. Beni geliştirdi.

İlk sinema filmine karşın uzun süredir tiyatrodasın. Bunun nedeni tercihler mi yoksa…

Tiyatro benim belkemiğim ama içinde olmayı istediğim bir film gelseydi hayır ben sadece tiyatro yapacağım diye bir şey demezdim. Sinema kariyerim yeni başladı. Kısmet böyleymiş.

Yeni projeler var mı?

2014 Ağustos’ta Edinburgh’a gittik Dot ekibi olarak. Theatre Uncut grubu ile gezi döneminde yaşananlara dair Türk ve İngiliz yazarların yazdığı bazı kısa oyunları festival kapsamında Traverse Tiyatrosu’nda okuduk. Simdilik Zinnie Harris’in bir oyunu provada. Traverse ve Zinnie ile işbirliğimiz devam edecek. 
Onur Ünlü ‘nün ‘Beş Kardeş’inde çok severek oynadığım bir karakter var. Diziye haziran ayına kadar ara verdik. Dot tiyatrosunda ‘Dövüş Gecesi’ oyunum ara ara devam ediyor.

Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI