radyobir
radyobir

'Ülke olarak sanatta üst düzeyiz'

Üç Silahşör balesi, "Hepimiz Birimiz, Birimiz Hepimiz için" tadında kolektif ve emek dolu bir çalışma olmuş. Yaklaşık 250 kişinin azimli çalışmasıyla ortaya çıkan bu balenin deneyimli koreograflarından Volkan Ersoy'a, Üç Silahşör'ün gelişim sürecini sorduk

07 Aralık 2018 14:08 | Kategori: Kültür & Sanat

Sema SEZEN

İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 1 Aralık'ta prömiyerini yaptığı 'Üç Silahşör'ün gördüğüm en tatlı bale gösterilerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle mizah, bir baleye bu kadar güzel ve tadında işlenebilir. 'Üç Silahşör' balesi Volkan Ersoy ve Armağan Davran'ın senaryo ve koreografisiyle izleyiciyi sahneye kilitliyor. Orkestra şefi Bujor Hoinic'in, Giuseppe Verdi'nin eserlerindeki düzenlemesi ise övgüye değer. Kısacası 'Üç Silahşör' balesi A'dan Z'ye tüm ekibiyle bir başarı öyküsü olmuş. Koreograflardan Volkan Ersoy, kostümlü genel prova gecesinde bu başarının öyküsünü gazetemiz için anlattı.

-Üç Silahşör Balesi fikri nasıl oluştu? 

Armağan Davran ile bizim ilk yapıtımız. Uzun yıllar aynı sahneyi paylaştıktan sonra içimizde biriken bale birikimini ifade etmek için koreografi kısmına geçmek istedik. Üç silahşör balesini, neoklasik yapacağımız heyecanlı, sürükleyici kolay izlenebilir, seyirciye kendimizi rahat ifade edebileceğimiz bir eser olacağını düşündüğmüz için seçtik. Bir de Verdi’nin müziklerini çok ezelden beri beğeniyorduk. Verdi operalarının hepsini tek tek taradık. Sevgili Bujor Hoinic'in (Orkestra şefi) katkısıyla 14’e yakın eserin arasından özel bir yeni bale müziği ortaya çıkardık. Müzik düzenlemeleri kendisine ait. Müzikler yeniden yapıldı ve bestelendi. Daha sonra koreografi aşamasına geçtik. Ciddi etkili sahneleri var. Bunun için özel dersler aldık ve özel eğitim programları uyguladık. 
Seyirciyi müzikle, koreografiyle, baleyle stilize etmemiz lazım o yüzden o dönem 2010 yılında çok ciddi etkilim programına girdik. 
Kılıç sahnelerini çıkardık daha sonra bu eser Ankara‘da kapalı gişe iki sezon oynadıktan sonra Samsun ve Antalya Opera Devlet opera balesinde sahne aldık. Uluslararası askeri Opera Devlet Balesinde sahnelendi. Daha sonra 2018’de de İstanbul’a geldik. Marka şehir, vizyon şehir… Burada biz de zaman içerisinde çok piştiğimiz için koreografide edindiğimiz, Üç Silahşör'den sonra 10’un üzerinde Armağan Bey ile eser yaptık. Eseri biraz daha revize ettik. Koreografik açıdan teknik alt yapıyı kaldırabilecek olan müdürlüklerimizde bale gruplarını tekrar revize ettikten sonra yepyeni bir dekor anlayışı getirdik. 
Değerli İsmail Dede, Süreyya Operasına yeni bir dekorla Üç Silahşör'ü taşıdı.

-Bizim çok fazla  bale eserimiz yok. Bu konu hakkında ileride bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?

Bale Türkiye’de 1960’lardan bu yana var. Bu bir kültür; bu bir dönemi gerektiriyor. Biz artık kendimizi üçüncü dördüncü nesil dansçı ama ikinci nesil koreograf olarak görüyoruz. Bizden sonra da bunlar çoğalacaktır. Sanat dallarında bir şeyi yaratmak, oluşturmak çok zor -özellikle bale gibi yüksek sanat dalı- bir de zaten bu mesleğe katılım az. Çok az kişi konservatuardan mezun olup profesyonel olarak sanatçı olabiliyor. Biz de elimizden geldiği kadar Armağan Davran ile yaklaşık 10’un üzerinde eser yaptık. Her sene üretime devam ediyoruz. Armağan Davran keza yine öyle Antalya Devlet Operasıyla tekrar yeni bir parça yaptı. Şimdi önümüzdeki dönem, yeni projelerimiz var. Mutlaka kendi tarihimizden, kendi kimliğimizden, benliğimizden de şeyler mutlaka yapıyoruz. 

V. Murat balesi; padişahlarımızın orijinal kendi besteledikleri müziklerle yapılan bir baledir; Sultan Abdülaziz’in, II. Murat’ın, Abdülmecid’in orijinal kendi el yazması notalarından hem de klasik Batı formunda. Bunun hiçbiri tek sesli değil, hepsi çok sesli müzikler bu arada. Onlardan da V. Murat senfonisi yaptık. Mesela Piri Reis’in yapmış olduğu o denizcilik haritasına ithafen ilk Piri Reis balesi yaptık. O yıl, Unesco 2013 yılında Piri Reis haritasını Dünya Kültürel Miraslar Listesine almıştı.  Mutlaka evren seni yakalarken milliliğe de önem veriyorsun. O yüzden her yıl kafamızda bir şey yaratırken yerli besteci, bizden biri ve biz diye düşünüyoruz. Bu memleketin yetiştirdiği Türkiye’nin yetiştirdiği sanatçılar olarak daha birçok güzel işe imza atmayı düşünüyoruz.

"BALE İHTİŞAM GEREKTİRİYOR"

-Yapılan bu eserleri yurtdışında tanıtma anlamında bir çaba gösterdiniz mi? 

 Bireysel olarak çok büyük başarılarımız var. Bakın, Opera Bale Genel Müdürümüz Murat Karahan kendisini tüm dünyada kabul ettirdi. Dünyaca tanınan, çok ünlü bir tenor. Bireysel olarak ben de birçok yarışmada ödül aldım. Keza diğer arkadaşlarım da öyleler. Bireysel anlamda başarılarımız standartların üzerinde. Biz devlete bağlı bir kurumuz. Ana sponsorlara, sponsor desteğine ihtiyacımız var. Sahne sanatları bir orkestra çukuru olması gerekiyor. Yukarı kaldırdığımızda dekoru saklayabilecek yükseklikte kulesi olan bir yan sahne ve akustik zemin gerekiyor. Bu gibi alt yapılar belirli yerlerde var. Bir de bale üstüne klasik baleden bahsediyoruz. Modern dans, çağdaş dans, kurumumuz onları da yapıyor. Onların ihtiyaçları daha farklı ama bir bale ihtişam gerektiriyor. Fransa, İngiltere, Paris meydanında olacaksınız. Bunun için tabii bir ihtişam gerekiyor. Burada ne oluyor sayı; sanatçı sayısı, teknik ekip sayısı, orkestra sayısı. Şu anda kapılar açıldı ve en az orkestra ve bale ile 200-250 kişiyiz bu gece. O sahneyi izlerken bin kişi ter dökecek. O yüzden bu da tabii ki bir maliyet. Bu maliyeti hem devlet hem de ana sponsorlarla çok rahat bir şekilde aşabiliriz. Aslında uluslararası ünlü sahnelere oynayamayacağımız ne eser var ne de yapamayacağımız bir sanat dalı var. En üst düzeyde ve en üst limitte başarıya sahibiz. 

Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI