radyobir
radyobir

Kaşıkçı iktidar savaşının kurbanı mı?..

Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na 2 Ekim'de girdiğinden bu yana kendisinden haber alınamayan Cemal Kaşıkçı'nın arkadaşları, Suudi gazetecinin Riyad'daki iktidar mücadelesinin ortasında kalmış olabileceğini söylüyor.

10 Ekim 2018 07:45 | Kategori: Dünya

Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan'dan geçen yıl ayrılarak ABD ve Türkiye'de yaşamaya başlamıştı. Ama Suudi Arabistan'da geçirdiği son yıllarda adeta Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın "elini ensesinde" hissediyordu.

Bu sürece varan olaylar dizisini arkadaşları ve tanıdıkları BBC Türkçe'ye anlattı.

Suudi Arabistan'ın Filistin politikasını eleştirdi

Kaşıkçı, kaybolmasından birkaç gün önce, 29 Eylül Cumartesi günü de Middle East Monitor adlı sivil toplum kuruluşunun düzenlediği Filistin Konferansı'na katılmak üzere Londra'daydı.

"Oslo Anlaşması'nın 25. Yılı: Tutulmayan Sözlerin Mirası" başlıklı konferansta Filistin davasına destek için bulunan Kaşıkçı, burada da Suudi Arabistan'ın Filistin meselesine yaklaşımını eleştiriyordu.

Cuma günü Londra'ya uçmuş, Cumartesi konferansa katılmış ve BBC'de bir radyo programına konuk olmuş, Londra'da soğuk algınlığı nedeniyle Pazar günü dinlenmiş, Pazartesi günü İstanbul uçağına binmeden önce de günün büyük bir kısmını 25 yıllık dostu akademisyen Azzam Tamimi'yle geçirmişti.

Kaşıkçı'nın 25 yıllık dostu Azzam Tamimi: Çok heyecanlıydı

"Çok heyecanlıydı" diye anlatıyor Tamimi o günü. Zira bir gün sonra İstanbul'da başkonsolosluğa gidecek, evlilik için gerekli evraklarını alacak, böylece nişanlısı Hatice Cengiz ile evlenmesinin önündeki engeller kalkacaktı.

"Herhangi bir tehditten bahsetmiyordu, yalnızca evleneceği için çok heyecanlıydı. Belgeyi Salı günü teslim edecekleri sözünü vermişlerdi. O da Pazartesi günü Londra'dan ayrılıp İstanbul'a gitti."

Tamimi ile Kaşıkçı aynı hafta İstanbul'da da bir araya gelecekti. Kaşıkçı, Tamimi'nin İstanbul'da stüdyosu bulunan Londra merkezli el Hiwar televizyon kanalındaki tartışma programına Perşembe günü katılacak, Suudi Arabistan ekonomisi hakkında konuşacaktı.

Filistin davasını yakından takip eden Kaşıkçı'yı tanıyanlar gazeteciliğin, siyasi faaliyetlerinin yalnızca bir parçası olduğunu, entelektülel bir isim olarak siyasi nüfuzunun da olduğunu dile getiriyor.

'Suudi Arabistan'da kurulu siyasi düzenin parçasıydı'

Cemal Kaşıkçı, gençliğinden bu yana El Suud ailesine, siyasi kurulu düzenin çeşitli ayaklarında yer alarak yakın duran biriydi.

Tamimi arkadaşı için "Cemal, Suudi Arabistan'daki kurulu siyasi düzenin bir parçasıydı. Suudi Arabistan adına görevler de alıyordu. Bir defa Beyrut'ta bir toplantımız vardı. Eski üst düzey Batılı diplomatlar ve siyasetçiler Hamas liderleriyle görüşecekti. Suudi Arabistan tarafından bu görüşmeye katılması için Beyrut'a Kaşıkçı gönderilmişti" diyor ve ekliyor:

"Suudi elitlerin arasındaydı. Batı'da eğitim görmüş, siyasi aydınlar. Suudi Arabistan'da gerçek bir reform görmek isteyen ama bunun rejim değişikliği olmadan gerçekleşmesini isteyen bir elit grup. Prens Selman da bu elit grubu kendisine tehdit olarak görüyor, teker teker hepsinin peşinden gidiyor."



Bu "elit grup" arasında yer alan Kaşıkçı'nın yönetimle ters düştüğü dönem, Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud'un hayatını kaybettiği, Selman bin Abdülaziz el-Suud ve Veliaht Prensi oğlu Muhammed bin Selman'ın iktidarı devraldığı döneme denk geliyor.

'El Velid Bin Talal'ın kanalından sonra susturuldu'

Kaşıkçı'nın, güvenlik gerekçesiyle adlarının açıklanmasını istemeden BBC Türkçe'ye konuşan arkadaşları, Suudi gazeteciye yönelik operasyonların, 2015'te Prens El Velid Bin Talal'ın sahip olduğu Bahreyn merkezli Al Arab News televizyon kanalının kurulmasıyla ve Kaşıkçı'nın kanalın başına geçmesiyle başladığını söylüyor.

1 Şubat 2015'te kurulan kanal, ilk yayın gününde Bahreynli Şii muhalif bir siyasetçiyle röportaj yayımlamış, birkaç saat içinde "teknik ve idari sorunlar" gerekçe gösterilerek kapatılmıştı.

Genel Yayın Yönetmenliği yapan Cemal Kaşıkçı da El Velid Bin Talal'a yakınlığından dolayı kanalın kapatılmasından sonra Suudi medyasından tamamen silinmiş, diğer kanalların yayınlarına çıkması, sosyal medyada aktif olması engellenmişti.

Tanıdıklarının "Bir nevi ev hapsindeydi" diye tanımladıkları dönemde Kaşıkçı da arkadaşlarına "Kral Abdullah döneminde Kraliyet Sarayı'ndaki kişiler benimle arkadaştı, onlar anlayışlı liberal insanlardı. Özgürce çalışıyordum. Beni sevmeyenler onların yerine geçti, beni sıkıştırmaya başladılar, artık eskisi gibi, konuşmama, yazmama, basına çıkmama izin vermeyecekler" diyordu.

Kaşıkçı 2016'dan itibaren Al Hayat gazetesinde köşe yazmaya devam etti. Ancak yine engelleniyor, El Cezire gibi Katar destekli yayınlarda yer alması Riyad'ın tepkisini çekiyordu. Cidde'de çalışamayacak hale gelince 2017'de ABD'ye gitti.

'ABD'ye gitmeseydi Kasım 2017'de gözaltına alınabilirdi'

Kaşıkçı'nın yakın olduğu Prens el Velid bin Talal, Veliaht Prens Selman'ın öncülüğünde Kasım 2017'de kurulan yolsuzlukla mücadele komisyonunun gözaltına aldığı prensler arasındaydı. Bin Talal, 3 ay tutukluğundan sonra Ocak 2018'de serbest bırakılmıştı.

Aynı dönem Bin Salman'ın muhalif gördüğü gerekçesiyle gözaltına alınanlar arasında bakanlar, iş adamları, dernek yöneticileri, fikir insanları da vardı. Tutuklular Riyad'da Ritz-Carlton Oteli'nde tutuluyordu.

Arkadaşları, Cemal Kaşıkçı'nın 18 Eylül 2017'de Suudi Arabistan'dan kaçmaması durumunda Kasım ayında gözaltına alınanlar arasında olabileceğini söylüyor.

Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın özellikle dış politikasını eleştiriyordu ancak sırtını devlete tamamen dönen biri değildi.



Yemen'de 2015'te başlayan iç savaşta da yakınları "Başlarda İran'ın bölgedeki nüfuzunun zayıflatılması için savaşa destek çıkıyordu, sonra sivil kayıplarını eleştirmeye başladı" demişti.

BBC Arapça Servisi'nde Suudi Kraliyet ailesini ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkileri yakından inceleyen gazeteci Ahmed Zaki de Cemal Kaşıkçı'yı tanıyan isimlerden:

"Cemal'in çekinceleri vardı. Özellikle dış politikayı eleştiriyordu. Yemen'deki savaşın bir sonuç getirmeyeceğine inanıyor, Katar'la yaşanan tartışmanın Suudi çıkarlarına ters düştüğünü savunuyordu. Ama kendisini 'muhalif, El Suud ailesine karşı biri' olarak konumlandırmıyordu.

"Cemal yalnızca bir gazeteci değildi. Suudi Arabistan gibi seçilmiş milletvekillerinin olmadığı bir ülkede Cemal'i bir 'Suudi siyasetçi', 'Suudi entelektüel' olarak görebiliriz."

'Türkiye ve Katar'a yakınlığı rahatsız ediyordu'

Zaki, Kaşıkçı'nın Filistin Konferansı için bulunduğu Londra'da da "El Suud ailesinin toplum ve devletin istikrarı için temel taşı olduğuna" dair sözlerini hatırlatıyor.

Cemal Kaşıkçı'nın dış politikaya yönelik eleştirileri yanında, seçtiği ortaklar da Riyad'da dikkat çekmeye başlamıştı.

Gazeteci Ahmed Zaki, Kaşıkçı'nın Katar ve Türkiye'yle yakın ilişkiler kurmasının da "Riyad'da güç çevrelerinde hoş karşılanmadığını" söylüyor:

"Kaşıkçı'nın ataları yıllar önce Türkiye'den Medine'ye gelmiş. Türkiye'yle kültürel bağı var (…) Ama Suudi Arabistan'da hemen hemen her medya kuruluşunda Recep Tayyip Erdoğan eleştirilir. Erdoğan 'bir düşman' olarak görülmez ama 'bir dost olmadığı' için eleştirilir. Bu da Müslüman Kardeşler ile ilişkisi yüzünden."

Müslüman Kardeşler bağlantısı

Cemal Kaşıkçı, Müslüman Kardeşler'e yakın bir isimdi. Arkadaşları "Müslüman Kardeşler üyesi diyemeyiz ama yakın bağları vardı" diyor.

Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman ise ülkede Müslüman Kardeşler'e ait her tür izi silmekte kararlıydı.

Prens Selman'ın "reform" adı altında harekete geçtiği konuların başında da bu vardı. Prens, Mart ayında, okullarda Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın isimlerin ve bu ideolojiye yakın eğitim kaynaklarının yasaklanacağını duyurdu.

Katar ise Mısır'dan uzaklaştırılan Müslüman Kardeşler'e platform sunuyordu.

Geçen yıl Suudi Arabistan, Bahreyn ve seçimle hükümete gelen Müslüman Kardeşlerin askeri darbeyle devrildiği Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri, Katar'a "bölgede terörü desteklediği, istikrarsızlık yarattığı" suçlamasıyla yaptırım uygulama kararı aldı.

Türkiye de bu krizde, desteklediği Müslüman Kardeşler'e kapısını açan Katar'ın yanında yer aldı.

BBC Arapça Servisi'nden Ahmed Zaki, Türkiye'de yaşayan Kaşıkçı'nın da Müslüman Kardeşler üyesi olarak görüldüğünü ama resmi bir bağı olmadığını söylüyor:

"Müslüman Kardeşlerin resmi üyesi diyemem. Belki en başlarda öyleydi ama çok yakın bağları var. Hareketin Mısır ve Tunus'taki liderleri Cemal'in arkadaşlarıydı. Arap Baharı'ndan sonra siyasal İslam'ın iktidara gelmesini istiyordu. Ama İslamcı değildi."

Cemal Kaşıkçı'nın 25 yıllık dostu Azzam Tamimi de Müslüman Kardeşler'e yakın bir isim.

Tamimi, Kaşıkçı'nın Müslüman Kardeşler bağıyla ilgili şunları söylüyor:

"Müslüman Kardeşler'i iki şekilde düşünebilirsiniz. Birincisi, kuruluş olarak Müslüman Kardeşler, ki Cemal bununla bağlantılı değildi. İkincisi de bir düşünce ekolü olarak Müslüman Kardeşler, ılımlı İslam modeli. Cemal kendisini bu düşünceyle bağdaştırıyordu. Dünya genelinde de Müslüman Kardeşler üyesi olmadan bu düşünceye sempatiyle bakanlar var."

Müslüman Kardeşler bağlantısının Kaşıkçı'yı yönetimin hedefine koymuş olabileceğini söyleyenler de var, onun istihbarat bağlantılarını tartışanlar da. Ancak bu bağlar çok eskiye dayanıyor.



Eski ABD Büyükelçisi ve istihbaratçı Türki El Faysal ile yakındı

Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın 2003-2007 yılları arasında sırayla İngiltere ve ABD Büyükelçiliği görevinde bulunan Prens Türki el Faysal'a danışmanlık yapmıştı.

El Faysal aynı zamanda 1979-2001 yılları arasında Suudi Arabistan'ın istihbarat şefiydi. Sovyetler Birliği'nin Afganistan işgaline denk gelen bu dönemde, bölgedeki mücahitler ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan'dan da destek alıyordu.

Kaşıkçı, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında El Kaide lideri Usame bin Ladin ile de Afganistan ve Sudan'da söyleşiler yapmıştı.

BBC Arapça Servisi'nden Ahmed Zaki, "Cemal'in el Faysal'la çok yakın bağları vardı. 1980'lerde 20'li yaşlardayken mücahitlerle ilgili haber yapmak için gazeteci olarak Afganistan'a gönderilmişti. Bazı Suudi kaynaklar, orada savaş bittikten sonra Suudi gençler hakkında muhbirlik yapması, el Suud ailesine karşı olanların tespit edilmesi için çalıştığını söylüyor.

"İstihbaratta rolü vardı demek istemiyorum ama Suudi istihbaratıyla çok yakın bağları vardı."

Diğer yakınları da Kaşıkçı'nın istihbarat bağının artık çok eskiye dayandığını ve "eski yönetimde" kaldığını, dolayısıyla mevcut durumun istihbarat bağlantısıyla açıklanmasının zor olacağını söylüyor.

'Türkiye baskı yaratmaya çalışıyor'

Arkadaşlarının anlattığına göre Cemal Kaşıkçı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'li siyasetçilere yakın bir isimdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi gazetecinin "kaybolduğunun" duyurulmasından bir hafta sonra yaptığı ilk açıklamasında soruşturmanın takipçisi olacağını söyledi.

Dışişleri Bakanlığı da Cemal Kaşıkçı soruşturmasına ilişkin olarak Suudi Arabistan başkonsolosluğunda inceleme yapılacağını duyurdu.

Bazı Türk yetkililerden Kaşıkçı'nın "öldürüldüğüne" dair açıklamalar geliyor. Ancak bu iddiayı kanıtlayacak veya nerede olduğuna dair somut bilgi verecek bir veri henüz yok.

Suudi Arabistan'ın ABD Büyükelçisi ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın kardeşi Halid bin Selman ise Kaşıkçı'nın öldürüldüğüne dair haberlerin "düzmece" olduğunu ve hiçbir temeli bulunmadığını söyledi.

BBC Arapça Servisi'nden Ahmed Zaki, bu açıklamaların "Türkiye'nin Suudiler üzerinde baskı oluşturma manevrası" olduğu görüşünde:

"Bu açıklamalarla Suudi Arabistan'a Cemal'in nerede olduğunu söylemeleri için baskı yaratmak istemiş olabilirler."

Cemal Kaşıkçı, yakınlarına göre yalnızca bir gazeteci değil, uluslararası nüfuzu kuvvetli, Suudi Arabistan'ın "eski rejime yakın bir siyasi figürüydü" ve eski yönetim ile Suudi Arabistan'da reform vadeden Veliaht Prens Selman arasındaki iktidar mücadelesinde kayboldu.



Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI