radyobir
radyobir

Suriye'de fırtına öncesi

Suriye'deki çatışmalar yoğunluğunu yitirmiş gözükse de, çatışan gruplar ve onları destekleyen güçler yeni ve büyük hamlelere hazırlanıyor. Tarafların pozisyonlarını, yaptıkları hesapları, olası çatışma alanlarını ve ülkenin geleceğini Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen'e sorduk.

24 Mart 2017 10:18 | Kategori: Dış Politika

Altı yıldan beri devam eden Suriye iç savaşında Astana'da kalıcı ateşkes görüşmeleri, Cenevre'de çözüm çabaları devam ediyor. Çatışmalar hız kesmişse de yer yer şiddetlenerek sürüyor. Ancak ülkenin geleceğini belirleyecek askeri operasyonlar da kapıda, fırtına kopmak üzere. Halep’in rejimin kontrolüne geçmesinden sonra muhalif güçler İdlib’te toplandı. ABD, Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen PKK'nın Suriye kolu PYD güçleriyle Rakka operasyonuna hazırlanıyor. Savaşan gruplar ve onları destekleyen güçler arasında sahada adı konulmadan belli sınırlar da çizilmiş durumda. Bütün bunların ne anlama geldiğini ve bundan sonra olabilecekleri Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu Masası Başkanı Serhat Erkmen ile konuştuk.

"İdlib'de olan biten sahayı etkileyecek"

Suriye’deki savaş özellikle kuzeyde şu günlerde durağanlaştı. Savaşan gruplar ve onları destekleyen ülkeler fiili olarak sınırlar çizmişe benziyor. An itibarıyla Suriye içindeki durumu nasıl okumalıyız?

Hiçbir aktörün şu andaki pozisyonundan memnun olduğunu düşünmüyorum. Planlarını hayata geçirmeye çalışıyorlar ama birinin hamlesi diğerini engelliyor.

Büyük güçler doğuya yoğunlaştığı için daha az dikkat çeken İdlib bölgesi var. Ama bence İdlib’de olan bitenler sahada ne olabileceğine dair önemli bir gösterge.

Ne oluyor İdlib’de ve neden bu kadar önemli?

Eski Nusra’ya bağlı gruplarla diğer muhalif gruplar İdlib’de kendi aralarında bir hesaplaşma yaşıyorlar. Ya yan yana yaşamayı öğrenecekler ya da bir taraf galip çıkacak buradan. Şu anda çatışmalar devam ettiği için hangisinin olabileceğini söyleyemiyoruz.

İdlib önemli çünkü nihayetinde Rusya Doğu Akdeniz’deki varlığını güvence altına almak istiyorsa, Suriye rejimi üzerindeki tehdidi ilelebet ortadan kaldırmak istiyorsa, Batılılar da El Kaide’nin Avrupa’ya en yakın parçasını kontrol altında tutmak istiyorlarsa İdlib’de ne olup biteceğiyle ilgilenmek zorundalar.

Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesinde neler oluyor?

Fırat Kalkanı Operasyonu sırasında bazı kazanımlar elde etti Türkiye. IŞİD tehdidini uzaklaştırdı. PYD’nin iki bölgesi arasında bir bağ kurulmasını engelledi. Ancak Fırat’ın batısında PKK- PYD varlığına izin vermeyeceğini söylemişti ama bugün yalnızca PKK-PYD yok, ABD ve Rusya’nın korumasında bir PKK-PYD var. Bu stratejik bir sorun ve kısa vadede çözülebilecek gibi de görünmüyor.

Rejim açısından durum nedir?

Şam’ı ve Halep merkezi kontrol altına aldıktan sonra, ortadan kaldırılma tehlikesiyle artık karşı karşıya olmayan bir rejim var. Korumak zorunda olduğu daha stratejik alanlar varken, örneğin Şam’ın doğusu, Suriye ordusu çok büyük bir çaba sarf etmeden Fırat Nehri’ne tekrar ulaştı. Bu bir kazanım gibi duruyor ama uzun vadede bu bölgeleri ne kadar elinde tutabileceği soru işareti. Çünkü böylesine geniş bir alanı kontrol edebilecek çapta bir gücü yok. İnsan kaynağı açısından dışarıdan gelen desteğe bağlı. İran’ın sağladığı insan gücünün uzun bir süre devam etmesi gerekiyor.

Ruslar da yardım ediyor ama?

Rusların insan kaynağı dar. Ruslar stratejik bölgelerin ele geçirilmesinde temel bir rol oynuyor ve uluslararası meşruluk sağlıyor. Bundan iki yıl önce, "Rejim, askeri zafer kazansa da iktidarda kalamaz” deniyordu. Şimdi artık bunu duymuyoruz.

PKK ve PYD açısından durum ne?

En önemli kazanımı ABD’nin desteğini net bir biçimde arkasına alması. Üstelik bunu yaparken Rusya’nın desteği de devam ediyor. İkincisi Türkiye’nin doğrudan müdahalesine karşı bir kalkan sağladı. Afrin ve Kobani’yi birleştirmeye çalışıyordu bu olmadı, denilebilir. Ya da tersi; rejim bölgesinden Afrin ve Kobani’yi birleştirdi de denilebilir. Her ikisinin de bir miktar doğruluk payı var çünkü Afrin ve Kobani arasındaki fiziki bağ koparıldı fakat rejim üzerinden bir geçiş hattı da var. Ama burada önemli olan şey şu: Gün geçtikçe daha geniş alanlara, güneye iniyor. Bunun avantajı ve dezavantajı var. Olası avantajı şu: Bu bölge önemli ve zengin tarım arazilerine sahip. Uzun vadede burayı kontrol altında tutulabilirse, eğer kurabilirse, kurmayı planladığı yapıyı besleyebilecek bir alt yapı sağlayabilecek. Diğer taraftan kontrol edebileceğinin çok ötesinde bir coğrafyada genişliyor. Kontrol sağlayabilmek için bölge halkını sürekli silah altına insan alıyor. Saflarına kattığı ve eğitim verdiğini ileri sürdüğü insanların yaş ortalaması epey düşmüş durumda. Bu yerel huzursuzluk yaratıyor. Ayrıca genişledikçe, büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşan kantonal yapıdan, Kürtlerin ancak sayısal olarak denge sağlayabileceği farklı bir birime dönüşmesi ihtimali var.

ABD’nin planı da bu olabilir mi? Sonuçta böyle bir demografik dönüşüm, PYD’nin de yapısının değişmesine yol açabilir. Bu da bir süreden beri dile getirilen PYD ve Türkiye’nin yakınlaşmasına neden olabilir. Bu mümkün mü?

Kürt -Arap dengesinin gözetildiği bir yapının YPG tarafından istendiğini sanmıyorum. Eğer böyle bir planları olsaydı, ilk genişleme döneminde insanları yerlerinden sürmezlerdi.

YPG ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha yumuşak bir hale gelmesini söyleyenler var ama bu bana çok gerçekçi gelmiyor. Türkiye ile PYD arasındaki meselelerin kaynağı Suriye’de olup bitenler değil. Kuzey Irak ve Barzani yönetimindeki KDP’ye de benzemez çünkü KDP’nin Türkiye topraklarına doğru genişlemek ya da Türkiye’de etki alanı yaratmak gibi bir fikri yok.

ABD, Türkiye’nin itirazlarına rağmen Rakka operasyonunu YPG ile yapacak gibi duruyor. Trump gelirse başka türlü olabilir, diye düşünenler vardı. Durum değişir mi?

Suriye’de dengeleri izleyenlerin, ABD’nin bu işleri nasıl yaptığını bilenlerin böyle bir beklentileri yoktu. ABD 8-9 aydır yığınak yapıyor. Bir kısmı Kuzey Irak üzerinden geliyor. Bir kısmı havadan indirme. Kendisiyle işbirliği yapacak görev güçlerini eğitiyor. Buradan girerse zor olur, şuradan girerse böyle olur meselesi değil. Siyasi bir beklentileri var. Buna uygun araç seçiyorlar.


Oradaki siyasi amaç IŞİD’i yok etmek mi yalnızca?

Hiç sanmıyorum. IŞİD’i yok etmenin asıl amaç olduğu bugün için söylenebilir. ABD bugün Suriye’nin toprak bütünlüğü, diyor olabilir ama Rakka operasyonundan sonra, "Burada gri bir alan oluşacak, radikal selefiler buralarda güçlenecek. Bunun önüne geçmek için Arapları da entegre etmek lazım. Arap aşiretlerini entegre etmenin yolu onlarla işbirliği yapabilecek demokratik olduğu söylenen diğer birimlerle ilişkiye sokmak” gibi bir şey ile karşı karşıya kalacağız. Daha önceki Ortadoğu tecrübeleri de bunu söylüyor.

Türkiye, bunu engellemek için ne kadar ileri gider sizce? Meselâ Rakka operasyonu YPG ile yapılıyorsa, İncirlik’i kullandırmam der mi?

Bir kere Fırat Kalkanı’nı tamamen boş bir çaba, bir bataklık olarak nitelendirmek, olup biteni anlamamak. Fırat Kalkanı başladıktan sonra sahada ciddi bir değişim yaşandı. Her şeyi bir tarafa koyacak olursanız, PYD’nin kontrol ettiği iki alanın doğrudan birleşmesini engellemek bile bir vâkıa. İkincisi herkesin askeri oldu bitti ile sonuç yaratmak istediği bir atmosferde Türkiye de kendi gücüyle bir oldu bitti yaratabileceğini gösterdi. "Bizim burada pasif kalacağımızı düşünmeyin, belli şartları oluşturunca biz burada bildiğimizi yapmaya devam ederiz” imajı oluşturuldu. Bunu da bedel ödeyerek yaptı ama bu sonsuz bir manevra alanı elbette değil.

Türkiye benim gördüğüm iki şey yapıyor şimdi. Birincisi diplomatik pazarlıklardan vazgeçmiş değil. Israrla ABD’yi başka bir yolun daha olduğuna inandırabilmek için elinden, kolundan masaya çekmeye çalışıyor. Bunun dışında da bence hazırlık yapıyor. Bugünlerde Fırat Kalkanı’nın durmuş olması, Rakka operasyonunun belli açılardan ilerliyor olması, sahadaki dengenin daha sonra başka bir açıdan şekil almayacağı anlamına gelmiyor. Türkiye gerektiği zaman sahada daha fazla kullanabilmek için yerel personel eğitimi anlamında hazırlık yapıyor. YPG’ye hem diplomatik, hem askeri anlamda mesaj gönderiyor. Kuzey Irak’ta Sincar’da KDP ve PKK arasında yaşanan çatışma bu dengenin dışında değil. Şu an çok zayıf gözükse, hatta bazı çevreler tarafından alay konusu edilse bile, geçmişte benzerleri yapılmış olsa bile, bazı Arap aşiretleri bir araya getiriliyor. Türkiye’nin bir şey yapmadığı bir dönem değil yani bu, yaptıklarının çok öne çıkmadığı bir dönem. İleride ne yapabilir Türkiye? Şu ortaya çıktı ki, sahada iki şeyin önemi var. Uygun zamanda oldu bitti yaratabilmek ve bu şekilde ulaştığınız neticeyi uluslararası destekle sürdürmek. Bundan sonraki şey bence Türkiye’nin bu iki aracı nasıl kullanabileceğine bağlı ama şurası bir gerçek, bölgede faaliyet gösteren aktörler arasında uluslararası desteği en zor alan aktör biziz.

Belki de altı yıllık savaşın en dar geçitlerinden biri bu?

Kilitlenme var. Eğer güçler birbirine bu şekilde çok daha yakın ufak tefek sürtüşmelere devam ederlerse burada iki olasılık var: Ya bir kıvılcım çıkacak ve hiçbirimizin beklemediği inanılmaz bir çatışma dinamiğine gireceğiz. Bu Türkiye ile YPG arasında ya da Türkiye ile rejim arasında olabilir. ABD ve Rusya kendi aralarında anlaşamazlarsa ki bu bence düşük bir olasılık, rejim ile YPG arasında bir çatışma çıkabilir. Bir olasılık da ABD ve Rusya kendi aralarında Suriye’yi etki alanlarına bölme konusunda daha net bir uzlaşmaya gidecekler ve bu uzlaşmada Rusya İdlib’i, ABD Rakka’yı alacak. Herkes kendi önceliğini kendi aracıyla ve aracısıyla çözme yoluna gidecek. Biz eş zamanlı olarak ikisinin kendi önceliklerini nasıl çözmeye başladıklarını göreceğiz ve Türkiye olarak öncelik sıralaması yapmak zorunda kalacağız.

Peki Rusya neden ABD ile arası bu kadar iyi durumdaki PYD’ye güveniyor? Onların PYD tutumu taktiksel mi, stratejik mi?

Rus dış politikası ve stratejik hedefleri konusunda net ve büyük cümleler kurabilecek durumda değilim. Ama sahada Rusların neler yapıp, neler yapmadığına bakarak sonuca gitmeye çalışırsam şunları görüyorum. Ruslar eğer uzun vadede Suriye’nin tamamında bir kontrol sağlamak istiyorlarsa bunun tek başına rejimle başarılabileceğini düşünmüyorlar. Rejime entegre edebilecekleri ya da rejimin varlığına tehdit teşkil etmeyecek bir bölgenin, bir yapının oluşmasına çok uzak değiller gibi duruyor. Bu şey ne kadar Amerikancı olursa Rusya için o kadar sorunlu olacaktır. Geçtiğimiz haftalarda Moskova’da farklı Kürt grupların katılımıyla gerçekleşen toplantı, Rusya’nın olaya sadece Rakka değil, kolektif anlamda Ortadoğu’ya yeni bir Kürt politikası ile bakmaya başladığının daha doğrusu Soğuk Savaş’ın belli bir döneminde yürütmeye çalıştığı politikaya dönmeye çalışmasının işareti olarak okunabilir. Bence, "Benim isteğimin dışında bir dış güçle ortaklaşa hareket etmeniz size bir şey kazandırabilir ama Suriye’de masanın efendisi benim. Masaya oturmak istiyorsanız benimle de uzlaşmak zorundasınız" mesajı veriyor.

ABD ve Rusya’nın Suriye’de kendi etki alanlarını belirleyecek bir anlaşmaya gitme ihtimali yüksek dediniz ama bu durumda İran, Suriye’de halının ayağının altından çekilmesine seyirci mi kalır?

Bence İran bu işi uzun vadeli okuyor, kısa vadeli değil. İran’a yakın grupları haritada nokta ile işaretleyip bu noktaları birleştirerek yapılan ve İran’ın Doğu Akdeniz’e açılma koridoru denilen koridor o kadar da kolay güvence altına alınabilecek bir koridor değil. İranlılar da bunu sizin benim kadar iyi biliyor. O anlamda bence İran’ın oynayabileceği en iyi şey bağırıp çağırıp büyük tepkiler vermek yerine, lokal çatışmaları körükleyip küçük sorun alanları yaratıp oralara sızmak. ABD ile Rusya arasında bir anlaşma olması durumunda o anlaşmayı bozabilecek yerel küçük çatışmaları tetiklemek isteyeceğinden eminim. Bir de altı yıldır süren iç savaşta İran’ın etkisini arttırdığı muhakkak ama Suriyeli muhaliflerin İran’a olan tepkisi diğer ülkelere olan tepkilerinden çok daha fazla ve farklı. Rejime duydukları tepki bile İran’a yönelik tepkiden küçük.

Rakka operasyonu başladığında Türkiye’ye nasıl yansımaları olur?

Bizim ne yaptığımızla bağlantılı olur. Eğer ABD ve Rusya kendi aralarında Suriye’yi etki alanlarına bölme konusunda anlaştılarsa ABD’nin Rakka operasyonuna başladığı dönemde Rusya da İdlib operasyonuna başlar. O durumda muhtemelen Rusya’dan gelecek baskı ABD’den gelecek baskıyı aratacaktır. Çünkü Ruslar İdlib’de başarılı olmak için Türkiye’nin çok net desteğini arıyorlar. Orası çok açık.

ABD’nin Rakka operasyonunun başarısı da Türkiye’nin yapacakları ile bağlantılı. Tüm risklerine rağmen stratejik anlamda saçma da gelebilir ama Türkiye eğer ABD ve YPG Rakka’ya yönelirken kendi stratejik hedefleri doğrultusunda önemli gördüğü Membic ve Tel Abyad gibi yerleri YPG’nin elinden almaya kalkarsa o zaman karşımıza bambaşka bir tablo ortaya çıkar. Bu yapılır mı? Çok düşük olasılık. Teknik olarak mümkün mü? Zor ama mümkün. Bunun uluslararası bir götürüsü olur mu, bir miktar olacağı kesin. Öte taraftan baktığınızda bu Türkiye’nin buradaki stratejik planlamasının ne olacağıyla alâkalı. Atacağınız küçük adımlar büyük stratejik planınıza hizmet ediyorsa bedel ödersiniz. Türkiye bu noktada hiçbir şey yapmamayı tercih ederse ülke içinde daha az güvenlik riski ile karşı karşıya kalır ve bu nedenle de kısa vadede doğrusu buymuş, denilebilir ama uzun vadede olup bitene sadece bekleyerek set çekilemeyeceği görülür. Bir şey öğrendiğimizi düşünüyorum ya da umuyorum, bekle gör politikası uygulayarak Ortadoğu da bir şey elde edemiyorsunuz. Heyecanlı ve büyük laflarla çok büyük hedeflerin peşinden yeterince araç olmadan koşmak da mantıklı değil. Tamamen içine kapanmak da. Önce uzun vadeli bir stratejik bir planlamayla, aktif, etken ama edilgen olmayan bir siyaset i izlemek şart gibi görünüyor. Ama bu Türkiye’nin iç siyasi durumuna bağlı olacak. Onu da kestiremiyoruz şu anda.

Ayşe Karabat


Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI