radyobir
radyobir
 DİKKATLİ YAŞIYORUZ

Yağmur Bey şu anda ne iş yapıyor?
Şu anda yurtdışındaki pet ürünlerinin Türkiye'deki distribütörü. Mesela bir akşam bir bakıyoruz ben Yağmur'a pet shop açmışım gibi haberler çıkıyor. Öbür tarafta tropik hayvan pazarlaması yapıyorlar, diye haber çıkıyor. Tam da bu haberi okuduğumuzda Malezya'daydık. Ben de bir orangutan sevdim, orangutanın fotoğrafını koydum. Yağmur "Bunu da alıp getiriyoruz" zannedecekler diyor. Araştırmıyorlar bile.
Kurşunlanma hadisesinden dolayı bende de araba satıyor gibi aklımda kalmış.
Olabilir. Bir dönem alım-satım yapıyordu ama bu bir iş değildi. Eski zamanda bir oto galerinin içinde arkadaşıyla yumruklaşma oldu sanırım o zamandan aklınızda kaldı.
Ne kadar zor şeyler yaşamışsınız. Kurşunlanma filan.
Çok korkunç. Dün yıldönümüydü ve 1 sene oldu.
İnsan kendini güvensiz hissetmez mi?
Hissediyor. Bir de çok acayip bir şey. Hâlâ nereden geldiğini bilmiyoruz. Tetikçi dışarıda çünkü deli raporu var.
Sizin yerinizde başkası olsa korumayla gezerdi.
Biz de dikkatli yaşıyoruz, öyle söyleyeyim. Biliyor musunuz hayat öyle de geçmiyor. Bir dönem yaşadık ama Su içinde büyük bir travma. Markete gidiyoruz, "Neden abiler bizimle geliyor?" diyordu. Birine bir şey yapmak istiyorsanız zaten yaparsınız. Devlet başkanlarına yapıyorlar bize mi yapamayacaklar? Daha farkında yaşıyoruz demek daha doğru. Mesela algı şeklimiz değişti. Meğerse ne kadar çok insan silahla haşır neşir oluyormuş. Haberlere daha çok dikkat ediyoruz. Bir bakın Türkiye'de günde kaç kişi birbirine ateş ediyor. Kadın kısmını zaten geçtim. Adamlar da öldürülüyor. Artık kurşunlar gerçekten havada uçuşuyor. Bu bizim başımıza gelene kadar sanki üçüncü sayfa haberleri bana çok uzak ve hiç olmaz şeylermiş gibi geliyordu ve biz de o haberlerden biri oluyorduk az kalsın. O silah tutukluk yapmasaydı ben geçen sene kocamı kaybetmiştim.
İnsanın psikolojisi bozulur.
Bir dönem bozuldu. Ama sonra bununla da mücadele etmeyi öğreniyorsunuz. Haberi aldığım ilk anı hiç unutmam. Su ile oyun merkezinden çıktık ve cümbür cemaat markete gittik. Eve gidip bezelye ayıklayıp bezelye yemeği yapacaktık. Markete birçok arkadaşımızla gittik, hepimiz çocuklarımızlayız. Kasadayım, Yağmur'dan telefon geldi, çok mutluyum, eğleniyoruz bir sürü kadınız ve çocuklarımız etrafımızda. "Neredesin?" dedi "Marketteyim" dedim. "Sana bir şey söyleyeceğim" dedi, "Efendim" dedim. "Merak etme, ben iyiyim" dedi o anda etrafıma bir fanus kapandı zaten. Bir şey oldu ama aklımın ucundan silah geçmiyor. Kaza yaptı, düştü bileğini burktu filan zannediyorum. "Ne oldu?" "Ben saldırıya uğradım." Ne? "Neredesin?" diyorum "Bilmiyorum" diyor bana. "Yağmur nereye kaçtın?" diyorum, "Bilmiyorum" diyor bana ve nefes nefese sesi. Beni düşünebiliyor musunuz? "Kimse geliyor mu?" dedim. "Polisleri çağırdık, geliyorlar beni buradan almaya" dedi. "Geliyorum ama önce Su'yu eve götürmem lazım" dedim. İşte orada annelik öne çıkıyor. Kimseye hiçbir şeyi söylemedim, kimden saklıyorsam! Su'yu yakaladığım gibi eve gittim. Su'yu eve bıraktım. "Kapıları kapatın, camları kapatın. Kapıları kimseye açmayın, ben sizi aramadan hiçbir şey yapmayın" dedim. Su'ya hiçbir şey çaktırmıyorum, eve şarkılar söyleyerek gidiyoruz ama içimde fırtınalar kopuyor. Eve bıraktım ve şehre nasıl geri geliyorum biliyor musunuz, deliler gibi. Ben gittiğimde polis gelmiş Yağmur'u almıştı ve şeritler döndürülmüştü. O bizim ailemiz için çok zor bir dönemdi. Çünkü birisinin kafasına silah dayandırılması çok zor bir şey. Ateş edilip, ateş almaması gözünün içine baka baka çok daha zor. O dönem hakikaten Su'ya hiçbir şey çaktırmayacağız, Yağmur'un psikolojisini yerine getireceğiz ve hayatta hiçbir şey olmamış gibi devam etmek zorundayız. Benim için çok zor zamandı ama bu sınavı doğru ve iyi atlattığımızı düşünüyorum. Hayatımda hiç yapmadığım kadar makyajlı gezdim o zaman, her gün. Yağmur'u dışarıya çıkarmıyorduk. Gelen herkesi eve buyur ediyorduk ve günde beş öğün ikramlıklar çıkıyordu. Mutfak hiç çalışmadığı kadar çalıştı o dönem öyle söyleyeyim. Sırf hayat devam ediyor ve geçecek diye göstermek için.


YUKARI