radyobir
radyobir

Yazara E-mail Gönder

Kadına şiddet #hastag'ten ibarettir

Dün gece, benim üst kat daireden inanılmaz sesler geliyor, sanki kıyamet kopuyor, bağırış çağırış, duvarlara vurma, adam sanki ailesini duvardan duvara vuruyor, bam bam duvar sesi geliyor, kriz haykırmaları apartman çınlıyor.
Kadın sesi "yapma" diye bağırıyor, ağlıyor.
Küçük kız "yapma" baba diye bağırıyor, ağlıyor.
Televizyonun sesini kısıyorum, yavaşça daire kapımı açıp, yukarıda neler oluyor anlamaya çalışıyorum.
Seslerin kıyamet gibi kulağa çarpmasından, çıkan seslere dikkat ediyorum, dinliyorum.
Apartmanın bütün daire kapıları, tıpkı ben gibi usulca açılıyor, kapanıyor.
Tam iki saat, yukarıda bir adamın kızına ve karısına şiddet uyguladığı, duvardan duvara vurduğu, dövdüğü, bağırdığı saatleri dinliyoruz.
Ne ben ne hiç kimse hiçbir şey yapmıyor, usulca kapıları kapatıp, öylece sinsice davranıp evimize kaçıyoruz.
İnsanlık sınavından geçiyoruz sanki.
Kendi adıma ne yapmalıyım diye bir an düşünüp bundan vazgeçtiğimi anlıyorum.
Funda’cım, naptın sen, neden yukarı fırlamadın, adama dur demedin, polisi aramadın, hani kadına hani çocuğa şiddete hayırdı diyorum.
Sonra kendime diyorum ki, yukarı çıksam, adam bana bir yumruk atsa, kadın sana ne karışıyorsun, evimize ailemize burnunu niye sokuyorsun derse, polise bildirsen, kadın aile arası tartışmaydı, hiçbir şey yok, size kim haber verdi, şikayetçi değilim derse.
Sonrası olursa, şahit olursan, bilirkişi bilmiyorum derse, hakem beni azarlarsa...
Bütün apartman, küllü sarı saçlı, röfleli, hergün fönlü, var olmanın dayanılmaz hafifliğindeki tüm kadınlar sinsice susuyor, ellerine cep telefonu alıp, #atıp kadına şiddete hayır diyoruz.
24 yıldır aynı sitede oturuyorum.
Evimin hikayesi, daha inşaatı henüz yeni gitmişken, evimden acil çıkmam gerekirken, tamamen tesadüfen önünden geçerken içeriye girdiğim ve evimi aldığım bir hikayeden ibarettir.
Zamanla zengin insanların oturduğu, var olmanın dayanılmaz hafifliğini teneffüs ettiğin bir site haline geldi.
Ve o bölgenin markası oldu.
Ne taşınırken ne hala, oturan insanları hiçbir zaman sevmediğim bir yerdi.
Hikayem başka aslında.
Üst kat 2 yıl önce satıldı, 20 yıldır aynı yerde oturduğumuz, Meri Allahaısmarladık demeden taşınıp gitmişti.
Evi, orta yaşlarda, küçük bir kız çocuklarının olduğunu öğrendiğim bir aile satın almıştı.
Evde paldır küldür tadilata başladılar, yukarısı cehennem yerine dönmüştü.
Merhaba, biz bu evi satın aldık, artık komşu olacağız, size biraz rahatsızlık vereceğiz, kusura bakmayın dememişlerdi.
Hani ev alma komşu aldı.
Külliyen yalandı.
Bekçi kulübesindeki görevli arkadaşlara, cumartesi günü tadilat yasak, neden siteye işçileri alıyorsunuz dediğimde adamın bir tuhaf olduğunu, sert olduğunu, bağırıp çağırdığını, sıkıysa engel olun da göreyim diye bağırdığını anlatmışlardı.
Neyse esas konuma geliyorum.
Bir gün işten eve geldim.
Bir de ne göreyim, benim daireme ait dış duvara, üst kat komşularım klima motorunu monte ettirmişler.
Önce şaşırdım, insan bir alt kata klima motorunu koyar mı, kendi katın, kendi duvarın var, dedim.
Ve mecburi evin yeni sahibesi kadını aradım, merhaba hanımefendi, hayırlı olsun, güle güle oturun, hoşgeldiniz, siz işte çalışıyorsunuz, evde yoksunuz, bir yanlışlık oldu sanırım, klima motorunuz neden kendi dairenizin dış duvarına monte edilmedi, ve neden benim duvara monte edildi, dedim.
Kadın klimacı oraya uygun gördü, demez mi.
Sanırım bir saate yakın, tartıştık ve gitgide seslerimiz yükseldi.
Son olarak, bana o zaman klimacının masrafını verin, söktürün ve benim dairenin duvarına monte ettirin dediğinde, klima motorunu söker yere atarım diye bağırdığımı hatırlıyorum.
Anladım ki hem mantıksız hem edepsiz bir kadındı.
Kadını bir daha görmedim.
Kocası bir bankada şube müdürüymüş.
Bir pazar sabah saat 05.00, yatak odamın penceresinin iki metre yanında motosikletini çalıştırıyor ve ayağı ile gaz veriyor.
Sabah sabah o gürültü ile ne oluyor diye panik içinde uyandım, pencereyi açtım yapmayın beyefendi, ben migrenli biriyim, bugün pazar, böyle şey olur mu, yapılır mı, diyorum..
Bana çok çirkin el kol işareti yaparak, motorun gaz pedalına inadına devamlı basarak, yarım saat motoru kasıtlı ve öyle çalıştırarak bıraktı.
Böylelikle banka müdürü izansız, saygısız bir adam ve edepsiz bir kadın komşum olmuştu.
Dün gece.
İşte bu adam, işte bu kadını ve küçücük kızını saatlerce dövdü.
Ben hep düşünürüm ve hep kafam karışır, şimdi bu şiddet olayı Anadolu’da bir köyde, bir kasabada olsaydı, o beğenmediğiniz şalvarlı, yeleklerini kendi elleri ile ören kadınlar, göbeğini kaşıyan adam diye tarif edilen, o adamlar komşuya koşar, o kızı ve o kadını bu adamın elinden kurtarırdı.
Mutlaka, yapma etme diye koşan komşuları olurdu.
Bütün mahalle sokağa çıkardı.
Şehirli adamlar ve şehirli kadınlar, eğitimli insanlar, gitgide insanlıktan uzaklaşırken, merhametten nasip almamışken, kimseyi umursamazken.
Dayak seslerini duyup, kapıları yavaş yavaş kapatırken.
Biz daha çok hastag atarız.
Hadi kızlar, orası burası morarmış bir kadın fotoğrafı bulalım hastagleyelim. 
Kıyametimiz gelmiş, kimse farkında değil.
Son söz.
Kapının önünde elleri ile halı yıkayan, komşularım olsun, ben onlarla yaşamak istiyorum. 

Funda'nın aklındakiler…

Hepimizin malumu, ülkemiz ekonomik krizde, dünya ekonomisi de .
İnanılmaz bir dönemden geçiyoruz.
Bu ekonomik krizden etkilenmeyen tek sektör parfüm sektörü imiş.
Umurunda değilmiş.
Yıllık 73 milyar dolar ile ekonomi ile dans ediyormuş.
Her yıl 100 yeni koku piyasaya sürülüyormuş. 
Bir erkek 30 saniye içinde bir parfümü beğenip alırken, biz kadınlar 6 dakika düşünüp, öyle satın alıyormuşuz.
Bir insanın ortalama yıllık parfüm harcaması 75 dolarmış.
Kadınlar parfüm konusunda trendlerden, ünlü isimlerden, hayatlarındaki erkeklerden etkilenerek koku ürünü satın alıyorlarmış.
İnsanların yüzde 79’unda, bir şişeden fazla parfüm varmış.
Yukarıdaki rakamlardan anlıyoruz ki, inanılmaz bir koku endüstrisi var.
Aç kalalım, üst baş zırıl zırıl, ama olsun.
Yeter ki çiçek kokalım.

Funda Özkalyoncu | Ara 09 2018 | Ziyaretçi: 373
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI