radyobir
radyobir

Yazara E-mail Gönder

Ketojenik diyet nedir?..

 23 Tem 2018
1920'li yıllarda Epilepsi hastalarında kullanılan ilaçların yan etkileri azaltmak ve kontrol edilemeyen nöbetleri tedavi altına almak amacıyla ortaya çıkan yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve yeterli protein içeren alternatif beslenme tedavisidir.
1990’lı yıllarda ise kanser hastalarında da kullanılmaya başlamıştır. Kanser tedavisinde bu diyetin en önemli özelliği kanda yüksek şeker düzeyinin engellenmesidir. Diyete uyan kanser hastalarında kanserli hücrelerin büyümesi ve metastaz yapmasının yavaşladığı gözlemlenmiştir.

Günümüzde ise  bu diyet programı çoğunlukla hızlı kilo kaybı için uygulanılıyor.

Ketojenik diyette karbonhidrat içeriği gereğinden az 10-15 g/gün, protein 1-1.5 g/ kg/gün, yağ içeriği ise gereğinden fazla olan diyetlere denir. Bu diyet programında günlük aldığınız kalorinin yüzde 60-70’i yağdan, yüzde 5-10’u karbonhidrattan, yüzde 20-30’u ise proteinlerden gelir. Normal beslenme de ise günlük karbonhidrat alımı 50 gramın altına inmemeli yani enerjinin yüzde 50-60’ı, enerjinin yüzde 15-20’si proteinden ve yüzde 25-30’u yağdan sağlanmalıdır.

Ketojenik diyetin temel amacı vücudun ketosize girmesini sağlayarak, yağ yakımını artırmaktır.

Ketozis tam olarak nedir?

Ketozis, vücutta enerji kaynağı olarak karbonhidratlar yerine yağların kullanılmasıdır. Düşük karbonhidrat durumunda vücudun enerji elde etmek için yağ yakmasıdır.

Düzenli bir beslenmede alınan karbonhidratlar glikoza çevirilir ve beyin dahil vücudumuzdaki bütün hücrelere enerji kaynağı olarak gönderilir. Düşük karbonhidrat içeren bir diyet ile vücut glikozdan yetersiz kalır, enerji gereksinimini karşılamak üzere karaciğerde yağ hücrelerini yağ asitlerine ve ketonlara parçalar. Ketonları beyin hücreleri dahi bütün dokular enerji kaynağı olarak kullanmaya başlar.

Keton cisimleri az miktarda karbonhidrat ve normal miktarda protein tüketildiğinde vücutta ortaya kolaylıkla çıkabilir.

Vücutta keton üretilerek bunun vücut tarafından kullanılması durumu "ketozis” olarak adlandırılır.

Ketosiz olduğunuzu nasıl anlarsınız?

1.Nefesiniz aseton gibi kokuyorsa bu size ilk uyarıyı verir,

2. İdrar kokusu farklılaştıysa bu da ketonların vücutta arttığının bir göstergesidir.

Ketojonik Diyetin Kilo Verme Üzerine Etkileri

Vücuttaki insülin miktarı alınan glikoz oranıyla doğru orantılı bir şekilde artar veya azalır. Düşük karbonhidrat içeren bu diyette vücutta salınan insülin miktarı düşer, vücutta insülinin düşmesiyle yağ hücrelerinin yıkımı artar. Vücut glikozdan sağlayamadığı enerjiyi yağları yakarak sağlar ve bu da bize kilo kaybı olarak geri döner.

İştahı kontrol eden hormonlara etki ederek iştahı azalttığı için ve proteinlerin yüksek termojenik etkisi sonucu kilo kaybını kolaylaştırdığı için de tercih edilmektedir.

Kısa sürede kilo vermek isteyenler düşük karbonhidrat içeren bir diyetle vücuttaki insülin seviyelerini düşürebilir, hedefinize ulaşabilirsiniz. Ancak bu kısa yoldan kilo vermeye çalışarak vücuttaki tüm dengeleri değiştireceksiniz ve yan etkilerine maruz kalabilirsiniz. Bu nedenle ketojenik diyet programını bir uzman denetiminde yürütmeniz gerekir. Genelde en az 21 gün yapılmalı ve çok uzun süre yapılmamalıdır.

Yan etkileri

Bu diyetler uzun dönem zayıflama amaçlı uygulandığında yol açabileceği sağlık sorunları 7 başlıkta toplanabilir:

1. Vücutta enerji seviyelerinin değişmesine bağlı olarak; el ve ayaklarda titreme, bayılma, mide bulantısı ve halsizlik görülebilir.

2. Sıvı-elektrolit dengesinde bozukluk (kalsiyum ve sodyum atımı artar)

3. Bilinç bozukluğu

4. Hiperürisemi (Kanda ürik asit seviyesinin yüksek olmasıdır. İleri gut hastalığına neden olur.)

5. Hiperlipidemi (koroner kalp hastalığı riski artar.) Kardiyak aritmiler (ölüm riski artar.

6. Miyokard atrofisi (kalp kasının bir bölümünün o bölgeye yetersiz kan akışından dolayı ölmesi (kalıcı hasara uğraması) sonucu meydana gelir.)

7. Kalsiyum atımını arttırması nedeniyle osteoporoz riski yükselir.

Kimler uygulamamalı?

·İnsüline bağımlı Tip 1 Diyabet ve yüksek tansiyonu olan kişiler

·Gebeler ve emzikliler

·18 yaşından küçük gelişme çağındaki bireyler

·65 yaşın üzerindeki bireylerde bu diyet programının uygulanması önerilmemektir.

Bu diyet programının; besin öğeleri yönünden dengesiz olması nedeniyle şişmanlığın tedavisinde uzun süreli kullanımını önerilmemektedir. Ancak gerektiği durumlarda bir uzman kontrolünde kısa süreli uygulanabilir.

Damla Arslan | Tem 27 2018 | Ziyaretçi: 1302
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI