KURTLAR, MANKURTLAR ve DENGELER!
Sevgili okuyucular çok ilginç bulduğum ve yakın zamanda seyrettiğim bir belgeseli önce size öz olarak aktaracağım, ardından da etmem gereken birkaç kelamı edeceğim.
ABD’de Yellowstone Ulusal Parkı (Yellowstone National
Park) isminde bir park var. Burada 1100
küsür yerli, 200‘den fazla da egzotik bitki, önemli ve de gayzerlerden
bazıları… Burası yaklaşık 9000 km
karelik bir alanı kaplar. ABD’nin 145 yıllık ulusal bir parkı. Belgeselde anlatılanlar bu parka dairdir.
Şimdi gelelim orjinali İngilizce olan ve Türkçe alt yazılı olarak izlediğim o
belgeseli size öz olarak aktarmaya.
"Geçtiğimiz yarım yüzyılın en ilginç bilimsel
bulgularından biri yaygın olarak görülen beslenme etkileşimi kavramıdır.
Beslenme etkileşimi, besin zincirinin tepesinden başlayıp alt basamaklarına
doğru devam eden çevreyle ilgili bir süreçtir. ABD’deki ‘Yellowstone Parkı’na
yıllar sonra kurtların geri salındığı 1995 yılından itibaren olanlar bunun
klasik bir örneğidir. Kurtlar bazı hayvanları öldürülmesi beraberinde birçok
hayvana hayat vermesi anlamına gelmektedir. Kurtların bölgede olmadığı 70 yıl
sürecinde bölgede bulunan ve sayıları çok hızlı artan geyikleri avlayacak bir
güç hiç yoktu. Ortalığı boş bulan ve sürekli otlanarak beslenen bu geyikler
bitki örtüsünü neredeyse yok edecek derecede azalttılar. Sayıları az olmasına
rağmen dönen kurtlarla beraber doğada inanılmaz bir değişim başladı. Kurtların
gelmesiyle beraber geyiklerin sayısında bir azalma görülmeye başlandı. Önemli
olan elbette bu değildi. Sayısı azalan geyikler kurtlara yem olmamak için
davranışlarında bazı değişikliklere gittiler.
Peki, ne oldu? Geyikler, kurtlar tarafından kolaylıkla
tuzağa düşürülebilecekleri yerlerden özellikle vadi ve boğazlardan uzak durmaya
başladılar. Bu yerlerde hızlı biçimde değişimler başladı. Bazı yerlerde
ağaçların boyu altı yılda dört katına çıktı. Çıplak vadi yamaçları çabucak
kavak ve söğüt ormanları haline geldi. Bununla beraber birçok kuş türü ötüşmeye
başladı. Ağaç yemeyi seven kunduzların sayısı arttı. Kunduzların inşa ettikleri
bentler su samurları, misk sıçanları, ördekler, balıklar sürüngenler, amfibiler
için yaşam alanı yarattı. Kurtların çakalların bir kısmını öldürmesiyle tavşan
ve fare sayısı arttı. Buda şahin, gelincik, tilki ve porsuk sayısının artmasına
sebep oldu. Kurtların bıraktığı leşleri yemek için karga ve kartallar geldi.
Onlarla ayılarda beslendi ve popülâsyonu yok olmayacak kadar arttı. Ayılarda
sayılarının biraz da artmasıyla beraber güçlenerek aşırı artış gösteren
geyiklerinin azalmasına sebep oldular.
En ilginç olan noktaya geldik… Kurtlar nehirlerin
davranışını değiştirdi;
Nehirler daha az menderes yapmaya başladı ve daha az
erozyon oldu. Kanallar daraldı daha az kumullar oluştu. Nehirler kurtların
gelmesi sebebiyle değişti! Ve bunun sebebi, yeniden canlanan ormanların nehir
kıyılarını sağlamlaştırması ve buna bağlı olarak kıyıların çöküşünün azalması,
daha sabit bir hale gelmesidir. Böylece az sayıda olmalarına rağmen kurtlar 70
yıldır tarumar edilmiş olan bir ulusal parkının eko sistemini dönüştürmekle
kalmadı bu dev asa alanın fiziksel coğrafyasını da böylece değiştirdi…”
Evet, belgeselde anlatılanları orijinal çevirisine
sadık kalmak kaydı ile neredeyse birebir size aktardım. Şimdi gelelim diğer
diyeceklerime… Daha önceki yazılarımda da bahsettim… Gündemimizde olan bir
mesele var. Ve denildiğine göre 35-40 yıldır bu meselenin üzerine gidilmemiş,
es geçilmiş veya cesaret edilememiş, ürkülmüş, tırsılmış veya korkulmuş… Her
neyse artık…
İşte memleketin gündemindeki bu mesele benim nazarımda
sanki biraz bu belgeselde işlenen konuyla birebir örtüşüyor gibi... Daha önceki
bir yazımda da belirttim; ”Ülkenin yönetimi asla ve asla bir gruba, bir
cemaate, bir lobiye teslim edilmemeli ve "Altın oran” her zaman gözetilmeli”
diye. Gündemimizi işgal eden ve bahsi sıkça geçen şu "Paralel yapılanmadan”
kurtulalım derken,farkında olmadan başka yapılanmalara da devleti ve yönetimi
asla teslim etmemelidir. Bu sağlanmalıdır, artık bu saatten sonra yap-boz oyunu
gibi, bu işlerle gereksiz vakit ve enerjimiz boşu boşuna harcanmamalıdır. Adam
akıllı bir sistemin temeli bugünlerden itibaren atılmalıdır. Toplumsal denge
gözetilmelidir. Çeşitlilik gözetilmelidir... Yetkinlik gözetilmelidir… Yoksa
20-30 yıl sonra karşımıza yine aynı problemler çıkar ve hepimize gene "cee”
der!
Olanı biteni an itibarıyla gözlemliyorum da, halen bu
işlerin halledilmesi yolunda samimice çaba sarfeden bir avuç insan var. Bazı
yerlerde yaprak kıpırdamıyor. Korku, ürküntü, menfaat ilişkileri, basiretsizlik
bu kadar olan bitene rağmen hala "arka bahçelerde” kol geziyor. İşte tam bu
nokta da biraz yukarıda anlattığım belgeseldeki "kurtlar” meselesi önem arz
diyor. Herkes aval aval bakarken aynı belgeseldeki gibi, o az sayıdaki kurtlar
misali bu devletin yakalanması gereken, kayan o dengesini her şeye rağmen o bir
avuç insan bulduracak, yerine getirecek. Buna inanmayanlar da mahçub olacaklar.
Sayısal olarak çokluğun öneminin olmadığını iyi biliyorum. Ama az olup da
samimi, ferasetli olan insanların olduğu yerlerde çok daha iyi işlerin
çıkabileceğini de…
Benim burada garipsediğim durum; sürekli memleket,
vatan, millet edebiyatı yapanların böyle hayati bir meselede dahi halen’
"öküzün trene baktığı gibi” baka-durmaları… İçlerinden de; "yahu bunlar azlar,
bu kadar kişi ne yapabilir ki” diye, geçirerek elini taşın altına koymaktan
imtina etmeleri… Ama bunları da herkes biliyor… Elbet onlara da birileri
ulaşacak ve soracak; "sen ne ayaksın kardeşim” diye! Bir köşe de pısıp, halen
malı götürme derdinde olan, koltuğunu sevip okşayan, "ne şiş yansın ne de
kebap” diyen, yemeye gelince en önde
giden, ha bire yiyen!
Bukalemun karakterli o şahsiyetsizlere!
Haa.. Ben bunları derken mevcut devleti yönetenlerin
her yaptığı her işe iyi de demiyorum. Nahoş işler, dedikodular, ateşleri olduğu
için dumanı çıkan adamlar buralarda da var. Geçmişte de vardı… Herkes yaptığının hesabını bir şekilde veriyor.
Dünya’da olmasa bile ahirette. Er ya da geç ve bir şekilde… Hatta bazen dünya
da.
Sıra onlara da eminim bir gün gelecek… Fakat şu an daha
ehemmiyetli görünen bir konu var. Öncelikli olan… Devleti, kamuoyunda "paralel
yapılanma” diye bilinen o yapıdan arındırmak... Ondan sonra eminim ki, devletin içine çöreklenmiş
hırsızlar, arsızlar, beceriksizler ve iş bilmez bazı çapsızlar da gündeme
gelecek. Bu kadar önemli bir konunun üzerine giden bir mekanizma eminim sırası
geldiğinde o hırsızlarında izini sürüp, yakalayacak ve hesap soracak. Çünkü
onlar muhakkak iz bırakır bir yerlerde. O vakit alır bir daha, bir daha
yargılarsınız, şimdi bir sebep ile kaçabilenleri. Kaçırılanları! Nasıl ki;
geçtiğimiz yıl bir sürü insan "adaletsiz bir yargılanma yapılmadı, tarafsız bir
yargı değildi” denilerek, mevcut iktidar tarafından tekrar yargılanmak için
dışarı salıverildi ise, aynı şekilde neden olmasın. İlerde birileri içinde bu
hal yine başa gelebilir! Onlara da bir gün gelir birileri; "kardeşim sana
torpil yapmışlar geçmişte, seni kayırmışlar; bak biz sağlam delillere ulaştık,
bulduk, sen gel bakalım biz seni bir daha yargılayacağız” der, olur biter! Bu
kadar kirlilikten, bu kadar devletin cılkını çıkartanlardan sonra, eminim artık
öyle insanlar yargı da yerlerini yavaş yavaş alacak ve yeni bir sayfa
açacaklar, hatta bunun temelleri atılmaya başlandı bile…
Netice olarak günümüzde; "az kurt, çok mankurt ve
çakal’dan daha basiretli, ferasetli, dirayetli, temkinli, cesaretli, daha
akıllı ve kıymetlidir!” bana göre. Kurtları az görüp/deyip ye’se (yeise)
kapılan mankurtlar da hata yapıyorlar!
Aklı olan herkesin, hem "ekolojik dengesini” hem de
özgür bir vatandaş, adam gibi bir yaşam sürebilmek ve bunu sağlayacak öyle bir
yönetimin vatandaşı olabilmek, için; "psikolojik dengesini” bozan herşeye karşı
tavır alması gerekir. Hem milletimizin, hem de bireyler olarak kendimizin
geleceği için dengelerinizi gözetin. Çünkü dışlanmışlık, ait olamama hissi,
öteki-beriki gibi adlandırılıp, itilmek-kakılmak ve bu kriterlere göre bir
vatandaş muamelesi görmek sağlıklı her insani üzer ve insan psikolojisini de
bozar. Haliyle sizi ve memleketi de huzursuz eder. Sağlıcakla…
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.