MAKSEM; ÇANAKKALE VE HALEP'Lİ GENÇLER…
Geçtiğimiz hafta içi, 18 Mart Çanakkale zaferinin 100. Yıldönümü idi biliyorsunuz... Çeşitli etkinliklerden dolayı da birçoğunuzun haberi olmuştur...
Taksim’de bir görüşmem vardı… Biraz erken gidince, meydanda bulunan "Maksem” Sanat Galerisine bir göz atayım dedim. (Maksem; eskiden suların taksim
edildiği yer) Şimdi ki adıyla; Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi... İçeri girdiğimde 18 Mart Çanakkale zaferinin 100.Yılı sebebiyle bir serginin açılmış
olduğunu gördüm. U şeklinde olan bu müzenin içinde sergilenen hemen hemen herşeyi
15-20 dakika da gezdim mecburen. Vaktim dar olduğu için. Ama daha açık detaylıca
incelemek için bir daha gideceğim önümüzdeki günlerde...
Sergi muhteviyatına gelince; gördüğüm kadarıyla 1914 ve 1915 yıllarına ait tüm Osmanlı Türkçesi gazete ve dergi
arşivleri İkdam, Sabah, Tanin, Tasfir-i Efkar, Servet-i Fünün, Sebilürreşad,
Takvim-i Vekayi, Türk Yurdu, vs.) taranarak seçmece yapılmış. Döneminin olaylarına
ışık tutacak haber, fotoğraf, resim, kartpostallar, harita ve belgeler
sergilenmiş. Ayrıca sergi için Almanya
Federal Arşivleri'nden fotoğraflar göze çarpıyor. Sanıyorum altta yazan
isimlerden gördüğüm kadarıyla da bazı koleksiyonerlerden
görsel ve yazılı belge alınmış. Sergide özellikle Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi
(Sarıkamış Harekatı) vb ön planda gibi duruyor...
Tabii çok güzel bir sergi… Açanları kutluyorum... Ama keşke,
sergiyi gezerken dinlediğim müzik sadece enstrümantal bir müzik olsaydı… Çünkü
böyle sergiler sadece görsellikten çok okumayla da alakalı olduğu için, siz
yazıları okurken arka planda kulağınıza gelecek seslerin havanızı bozmayacak,
dikkatinizi dağıtmayacak şekilde olmasının ilgili sergiyi gezenler için daha
iyi bir atmosfer oluşturacağını düşünüyorum… Neden derseniz; yazıları okurken,
sözcükler kulağınıza takılıyor zaman zaman… Ve dikkatiniz dağılabiliyor… Ve İşin
tılsımı bozuluyor birden… Sesli bir ortam da kitap okuduğunuzu düşünün… Orda da
görseller bir yana metinleri okumak, anlamak daha bir ehemmiyet arzediyor. Orada
çalınan o müzikler ne kadar kıymetli, değerli, hüzünlü olsa bile buranın havası
açısından bütünlük arz etmemiş kanımca. Başka ikame hüzünlü enstrümantal
müziklerle de bu iş daha hoş olabilirdi…
Bu detayı geçelim… Bence 7’sinden 70’şine kadar herkes bu sergiyi
gezmeli, incelemeli, okumalı o havadisleri... Görmeli o tarihteki, o günlerdeki
atmosferi.. O günlerden yadigar kalan resimleri… Ve teneffüs etmeli bir nebze o
tarihlerdeki havayı…
İçiniz zaman zaman "cızz” ediyor… Oraya girerken hiç de öyle bir havam
olmamasına rağmen sergiyi gezerken, bazı metinleri okuduktan ve ilgili
resimlerini gördükten sonra gayri ihtiyari ruh halim değişti. Hüzün le sevinç
zaten ikiz kardeş. İkisine de yakalandıktan sonra, geçip gidene kadar başım
üstüne demekten gayrı zaten yapacağımız ne var ki? Bende öyle yaptım velhasılı…
Şikayetçi değilim. Demek ki o gün, ondan da nasibim varmış.
Sergideki bazı resimler ve altındaki metinler özellikle epeyce
etkiledi beni. Tamamını ayrıntılı gezemememe rağmen gördüm üstelik bunları,
kimbilir böyle daha ne kareler vardır orada. Daha önceden de bilgi olarak
dağarcığımda bu resimlerin hikayelerine dair bir şeyler vardı kıt kanaat ama orada
iyice içi doldu.
Bu karelerden birkaç tanesini burada yayınlayacağım. Özellikle
Suriye’li savaş mağdurlarına karşı zaman zaman sağda solda duyduğum nahoş laflar
edenler için, belki bir anlam ifade eder bu karelerden bazıları…
Bahsettiğim fotoğraf karesi ve alt köşesinde altında Federal Alman Arşivi yazıyordu. İlgili fotoğrafta bir harf hatası olsa da Osmanlı sancağı taşıyan birkaç subay önde ve arkalarında dizilmiş olan belki 30-40 kişilik asker grubu görünüyordu… Altında da (fotoğrafta sehven yapılan harf hatasını burada düzelttim;çakan'ı çıkan olarak) şu yazıyordu; "ÇANAKKALE SAVAŞINA GÖNÜLLÜ OLARAK KATILMAK İÇİN YOLA ÇIKAN HALEP’Lİ GENÇLERİN GEÇİŞ MERASİMİ…”
İşte bu gün onların torunları, savaş mağduru ve bize sığınmış
durumdalar... O zaman, bu savaş mağdurlarına bu gün bizim yapmamız gereken de
adam akıllı ve karınca kararınca yardımcı olabilmek… Bu bir vefa borcu bizim
için. Eksik-gedik sergiledikleri bazı olumsuzluklara rağmen… Empati diyenler
çok her yerde… Burada da onu yapın… Bu tür psikolojiler içinde başka bir yerlerde,
bizim hiç birimizin de çoluğuyla çocuğuyla yaşaması herhalde hiç kolay olmazdı.
Zaten izlediğim kadarıyla bu millet ve devlet de bunu fazlasıyla
yapıyor… Ama vefa nedir, insanlık nedir, vatandan ayrı kalmak nedir, savaş
nedir, oralarda perişan yaşamak nedir, aç kalmak, ölüm korkusuyla yaşamak,
bebeğinizi, çoluğunuzu-çocuğunuzu ölüm korkusu içinde yaşatmak, gelecek kaygısı,
onların eğitimleri, işleri-güçleri, psikolojileri… Tüm bu travmalarla beraber
yatıp-kalkmak nasıl bir haldir… İşte tüm bunları bilmeyen bir güruh için bu
resim… O dönem oralar velev ki; Osmanlı toprakları deseler de... Buralara o vakitler hilafet merkezi gözüyle bakılıyordu vb.. söylemler kullansalar da... Boş boş... Günümüze bakınca
bu çok anlamlı, niye biliyor musunuz? Biliyorum yahu, adamın amcası, dayısı, nenesi, dedesi vb. yakın akrabası vefat ediyor... Adam kalkıp da 20-30 kilometre mesafeye ve günümüzde her türlü
konfor ve imkana rağmen gitmiyor! Sebep; soğuk, kar-kış! Sebep; eriniyor. Sebep; öyle bir kültürü yok!. Ama maçlara, konserlere sıra gelince kar-kış demeden geceden kuyruğa giriyor!
Gerçi oralara yalnızca Osmanlı toprakları gözüyle bakanlar başka
örnekleri görünce gene utanırlar… Çünkü Osmanlı toprakları olmayan başka
yerlerden de bu tür kareler bolca var… Mesela; Taa Doğu Türkistan’dan… Başka
türlü yardımlar… Şimdiki Azerbaycan’dan, o vakitler devletleri yoktu biliyorsunuz... Başkaca, gelemeseler de meydanlarda toplanıp,
bizim savaşı kazanmamız için ellerini açıp, yalvaran insanların kareleri… Bunlar
sadece gözüme çarpan birkaç örnek.
Ayrıca… Günümüzde dövülen, sövülen hatta öldürülen, hakir görülen
kadınlarımızın; Şişli’de, Edirne’de, Adana’da, İzmir’de ve Anadolu’nun birçok
yerinde toplantılar yaparak neler yapmış olduklarını görüp, belki de
utanacaklar bazıları kafalarındaki örümcek tutmuş, artık iyice can çekişen o küflü fikirlerinden/tavırlarından dolayı...
Evet… Tahmin bile edemeyeceğiniz kadar çeşitli yerlerden hem de..
Eh, artık daha fazlasını 20 gün daha açık kalacak olan MAKSEM’deki bu sergiyi ziyaret
ederek sizler de görün.. Benden duyurması… Sağlıcakla…
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.