radyobir
radyobir

Yazara E-mail Gönder

ve soykırım hukuku

Ermeni-Azeri çatışmasının kökleri gerçekte büyük devlet politikalarının acıbir sonucudur. Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçev’in Amerikan Başkanı Reagan’la yaptığı görüşmelerden sonra, Sovyetlerin açıklık ve yeniden yapılanma çabalarına girişmesi Sovyetler Birliği’ni dağılma sürecine sokmuştur. Rusya, bu dağılma fırtınasını hissederek, Kafkas bölgesindeki kendine bağlı yapıyı koruyabilmek için,1941’de Stalin’in yurt dışına sürdüğü, aşırı milliyetçi Hınçakları 1987 yılından itibaren tekrar Karabağ bölgesine yerleştirmeğe başlamıştır. Ocak 1988’de Ermenilerden oluşan Yukarı Karabağ Komisyonu bu otonom bölgenin Ermenistan’a bağlanmasını görüşmek üzere Moskova’ya davet edildi. Karabağ’ın ele geçirilmesi hususunda diğer bir görüşme Rus Komünist Partisi Etniklerarası Alt Komisyonunda yapılmıştır. Bu görüşmelerden sonra Karabağ bölgesinde Ermeni tedhiş hareketleri başlamıştır.

Ermenilerin bu tarihten sonra artan toprak talepleri karşısında büyük bir Azeri kitlesi tepki göstermiş ve Azeriler 19 Ocak 1990 günü, "Ermeniler dışarı’ sloganları atarak olaylı bir yürüyüş tertiplemişlerdir. Olaya müdahele eden Rus askeri gücü ateş açararak 137 Azeri askeri katletmiş ve 700 kişiyi yaralamıştır.Bu gelişmelerden sonra,Gorbaçev’in bir bildirisi ile Karabağ bölgesinde Azerilerin elinde bulunan silahlara el konmuş ve Ermenilerin rahatça terör yaratmalarına müsamaha gösterilmiştir.1991’de Sovyetler Birliği çatırdamaya başladığında,Azerbaycan 30 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etmiş ve 26 Kasım 1991’de Yukarı Karabağ’ın otonom statüsünü kaldırarak Azerbaycan’a bağlanmasını sağlamıştır.Bu olaydan sonra Ermenistan-Azerbaycan arasında çatışmalar başlamış ve Laçin koridoru üzerinden saldıran Ermeni ve Rus güçleri Yukarı Karabağı işgal etmiştir.

1988’de başlayan Azeri ve Ermeni halkı arasındaki, Rusya’nın kışkırttığı Karabağ sorunu hızlı bir ivme kazanmıştır. Dağlık Karabağ bölgesindeki en önemli tepelerinden birinde bulunan Hocali kasabası Ermeni güçleri için önemli bir askeri hedef olmuştur. Devamlı bombardımana tutularak nüfusu göç ettirilen Hocali’ye 25-26 Şubat 1992’de, Rus 366.ncı Motorize Piyade Alayının desteğiyle saldıran Ermeni birlikleri tam 613 yaşlı, genç, çocuk, kadın Azeriyi vahşice öldürmüş, 487 kişiyi yaralamış ve 1275 kişiyi esir almıştır. Karabağ çatışmaları 1994 yılına kadar sürmüştür.1993 yılında alınan Birleşmiş Milletler (no.288) kararı, Türkiye, ABD ve Rusya’nın çabaları bu çatışmaları durduramamış ve Yukarı Karabağ Ermeni güçleri, Yukarı Karabağ, Laçin ve Kelbeçer’i denetim altına aldıklarına, Rusya’nın girişimiyle barış ve ateşkes sağlanmıştır.

Soykırım Sorunu

Hocali olaylarını birçok devlet soykırım ve Amerika’daki bir çok eyalet katliam olarak tanımıştır. Ancak Birleşmiş Milletler’de yapılan bütün çabalara rağmen soykırımı yapanların uluslararası mahkemelerde yargılanması ve cezalandırılması mümkün olamamıştır. Oysa, hemen hemen aynı tarihlerde parçalanan Yugoslavya’da işlenen soykırım ve etnik temizlik suçları için Sırp yöneticiler tutuklanarak yargılanmış ve hatta soykırım hükümlerindeki gerçek kişilerin yanında, Uluslararası Adalet Divanı, Bosna-Hersek Yugoslavya’ya karşı adlı 11.07.1996 tarihli davada, bir devletin yöneticileri ve kamu görevlileri tarafından işlenecek soykırım suçu nedeniyle ilgili devletin uluslararası sorumlu olabileceğini kabul etmiştir. Bu karar, 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı tarafından teyit edilmiştir. Bu hususta Ermenistan’ın herhangi bir sorumluluğu olduğu şimdiye kadar ileri sürülmemiştir.

Soy kırım Sözleşmesine göre bir ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel grubun tümünün ve ya bir kısmını sırf o gruba mensup bulundukları için yok etmek amacıyla: Gruba mensup olanları öldürmek, bunlara ciddi bedeni ve akli zararlar vermek, grubun tümünü ve ya bir kısmını bilfiil (fiziki olarak) yok etmek amacını güden yaşam koşullarına sürüklemek, grup içinde doğumları önlemek, çocuklara başka gruba zorla sevk etmek soykırım suçu olarak tanımlanmıştır. Soykırım suçu işleyenlerin yanında, soykırım suçuna iştirak, suçu işlemeye alenen ve doğrudan teşvik etmek, suçu işlemeye teşebbüs ve soykırıma suç ortaklığı, suç sayılmıştır. Bu suçu işleyenler sorumlu yönetici, devlet görevlisi veya özel şahıs ta olsalar cezalandırılmaları gerekmektedir.

Suçun işlendiğine kim karar verecektir? Antlaşmaya göre suçun işlendiği ülke devletinin yetkili mahkemesi veya taraflar yetkisini kabul ederlerse bir uluslararası ceza mahkemesidir. Savaş suçlarının ve soykırım suçunun yalnızca sözleşme tarafı devletlerin yargı yetkisi kapsamında ele alınması olgusu son yıllarda aşılmıştır. Yugoslavya ve Ruanda’daki Soykırım suçunu yargılayan mahkemelerin statüleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Statüsüne göre bu suçlar yargılanabilmektedir.11 Kasım 1970 tarihinde yürürlüğe giren, ‘Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlara Zaman Aşımı Getirilemeyeceğine Dair Sözleşmesinin 7. Maddesi’ne göre bu tür suçların zaman aşımına uğramayacağını teyit etmektedir.

Soykırım Sözleşmesinin Uygulanması

Savaş ve barış sırasında işlenen suçların hepsi soykırım suçunu oluşturmamaktadır. Uluslararası suçlara içinde Savaş Suçları, İnsanlığa karşı suçlar ve Yugoslavya olaylarında öne çıkarılmış bulunan, bir alanda yaşayan insanların zorla göç ettirilip yerlerine yerleşmeyi tanımlayan Etnik Temizlik gibi suçlarda vardır. Soykırım suçu özel bir suçtur ve belirgin bir kitleye karşı yapılması gerekmektedir.

Soykırım suçunun oluşumunda aslen Polonya göçmeni olan, Musevi asıllı hukukçu Raphael Lemkin önemli bir rol oynamıştır. Lemkin’in ilk çalışmaları Avustralya kıtasına yerleşen Avrupalı göçmenlerin yerli halkı yerinden etmeleri ve onları zaman içinde katlederek yok etmeleri üzerine olmuştur. Lemkin ilk yazılarında Avustralya’nın bir eyaleti olan Tasmanya’daki gelişmeleri soykırıma örnek olarak göstermiştir. Daha sonra yerleştiği Amerika’da,1944 yılında, ‘Mihver Devletlerinin İşgal Topraklarındaki Rolü’, adlı eseriyle Nazi Soykırımına dikkati çekmiştir. Lemkin 1947 yılından başlayarak öldüğü 1959 yılına kadar soykırımın tarihini ve tanımını yazmaya kendini adamıştır. Çalışmalarının yoğunluğu Avrupa sömürgeciliği üzerine olmuştur. Lemkin, Christof Columb’u Amerika kıtasında İspanyol sömürgeciliğinin ve soykırımının başlatıcısı olarak ele almıştır.

1948 yılında, Soykırım Sözleşmesi hazırlanırken, büyük devletlerin çıkarlarının metne yansıdığı veya kendilerine karşı yapılan suçlamaların örtbas edildiği görülmektedir. Örneğin, Soykırım tanımlamasında Rusya’nın isteği üzerine siyasal ve kültürel soykırım tanımları metnin dışında kalmıştır. Rusya’nın işgal ettiği Doğu Avrupa halkları bu sırada kendilerine siyasal ve kültürel soykırım yapıldığını iddia etmekteydiler. Aynı şekilde Amerikan zencileri de savaştan döndükten sonra beyazların kendilerini linç ettiklerini ve yaşamlarına diğer tip saldırılarda bulunduklarını ileri sürerek 237 sayfalık bir iddianame hazırlamışlardır. Amerikan basını durumu Raphael Lekin’e aktardığında, yazar soykırım sözleşmesinin Amerikan siyah vatandaşlarının durumunu kapsamadığını söylemiştir. Ancak, daha sonraları bu cevabı kendisine 1951 yılında tekrar sorulduğunda, yazar, ‘…Amerika’yı itham etseydim Soykırım Sözleşmesi Birleşmiş Milletler’de kabul edilmezdi..’, demiştir. Bazı yazarlara göre, Lemkin hukuku böylece Soğuk Savaşa’ feda etmiştir. Soğuk Savaş’ta Amerika’yı insan hakları ihlaliyle suçlandırmak, özellikle, aşırı milliyetçi, anti-komünist, Senatör McCarthy döneminde kimsenin haddi olmamıştır.

İnsan hakları konusunda gelişmekte olan ülkelere nasihat veren ülkelerin bizzat kendilerinin yarattıkları insancıl hukuka ve soykırım sözleşmeleri hükümlerine uyarak uluslararası ceza sisteminin bir intikam alma maskaralığı yerine adaleti tesis etme sistematiği olduğunu sağlamaları gerekmektedir. Ancak, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da, Gürcistan’da, Ukrayna’da her türlü suçu işleyen büyük güçlerin siyasi oyunlarına alet olup korudukları birlikte adaleti sağlamaları mümkün gözükmemektedir. Herşeye rağmen Türkiye Hocali’deki soydaşlarını asla unutmayacak ve unutturmayacaktır.

Hasan Köni | Şub 22 2017 | Ziyaretçi: 574
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI