Survivor için sözlükte, "hayatta kalmak”, "başkasından fazla yaşamak”, "ölümden dönmek” gibi anlamlar yer alıyor... Yarışma için de, hayatta kalabilmek, açlık, hastalık, zor doğa koşulları ile mücadele edebilmek yazıyor..

Şimdi dönelim yarışmanın bizde başladığı ilk yıllara; hatırlayın yarışmacıların açlıkla mücadelelerini!.. Yarışmacılar bir lokma yemek yiyebilmek için ne mücadeleler verirlerdi...

Yarışma başladığında herkese birer şişe yağ, biraz un ve biraz da pirinç verirler, bu erzakları daha sonra ancak yarışma kazandıklarında ödül olarak alabilirlerdi...

Adalarda yiyecek bulma turları düzenlenir, balık tutmak için sıraya girilirdi..

Yarışmacılar açlıktan bitap düşerler, sinirlerdi bozulduğu için de aralarında büyük kavgalar çıkardı.. Ayrıca gözle görülür biçimde de kilo kaybederlerdi...

Çok seyrek de olsa verilen yemekler adeta ödül gibiydi... Denizde köpek balıkları, zehirli balıklar, yengeçler, karada akrepler, yılanlar, fareler hatta sivrisinekler yarışmacıların korkulu rüyasıydı..

Yarışmanın sonuna gelindiğinde gerçekten ayakta kalan ipi göğüslüyordu..

Halen devam eden "Survivor”ı izliyor musunuz... Sonuna gelindiği halde herkes dinç, ense, kulak, göbek yerinde...  Kimse balık tutmaya, yiyecek aramaya gerek duymuyor... Ödül olarak ziyafetten ziyafete gidiyorlar...
Eskiden yiyecek ödülü verildiğinde uzun uzun ekranlarda gösterilirdi, çünkü yarışmacıların o halleri seyretmeye değerdi.

Artık adalarda börtü böcek namına birşey yok... Kumda dolaşan bir yengeç ya da renkli bir kuş bile çok özel görüntü malzemesi...  Hele bir kadrolu fare var ki onu unutmak mümkün değil...

Her gece ortalığa çıkıp, yarışmacıların arasında dolaşıp, görevini tamamladıktan sonra köşesine çekiliyordu ki adalar birleşince o da kayboldu... Herhalde öteki adada kaldı..

Anlayacağınız yarışmanın doğayla mücadelesi bitmiş, sadece birbirleriyle mücadelesi kalmış, o da isteyen yarışıyor istemeyen yarışmıyor..

"SURVİVOR”un "VİVOR”u gitmiş sadece "SÖR”ü kalmış..