radyobir
radyobir

"Finansal yatak odaları yabancılara açılmamalı…"

Bizim gibi ülkeler özellikle finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı, kendi borsa yazılımlarını geliştirmelidir. Finansal suçların tespiti ve ispatı oldukça zordur. Henüz ülkemizde piyasa bozucu işlemlerden dolayı yargılanıp ciddi bir cezaya çarptırılan örnek göremiyorum.

08 Ekim 2015 13:19 | Güncelleme :09 Ekim 2015 10:32 | Kategori: Ekonomi

Emir ÇETİNKAYA (Borsa ve Finans Uzmanı)

Röportaj: @Sezai ŞENGÖNÜL

AŞ Tipi Borsalara doğru hızlı bir geçiş var…

Emir Bey kısaca sizi tanıyabilir miyiz…

Kendimi kısaca ifade etmek gerekirse Lise dahil eğitimimi Kahramanmaraş’ta tamamladım. Devamında ise ODTÜ Kamu Yönetimi bölümünden 1987 yılında mezun oldum.  Üniversite eğitimi sırasında uluslararası İlişkiler alanına yöneldim. Mezuniyet sonrası banka hazine yöneticiliği yaptım. 1996 yılında ise ülkemizde ilk olan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası kurulması projesinde görev aldım. VOB’taki çalışmalarım 2013 Temmuz ayına kadar devam etti. Bu süre zarfında alanımızla ilgili birçok ürün ve proje geliştirmek nasip oldu. Enerji ve Emtia piyasalarının bu çalışmalarda ayrı bir yeri vardır diyebilirim. Bunların yanında ülkem için faydalı olacağını gördüğüm birçok alanda araştırmalar yaptım. Halen, Ege Finans Derneği ve Sosyal Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmalarımız devam ediyor.

Siz kendinizi tanımlayacak olursanız, mesleğiniz ne sorusuna ne cevap verirsiniz?

Kendimi iyi bir finans uzmanı ve araştırmacı olarak ifade edebilirim.

Borsa bir iki cümle ile nedir? Sanıyorum birleşiyor tek kurum olacak yakın bir zamanda… Bu Borsayla ilgilenenlere nasıl yansıyacak…

Borsa denince alıcı ve satıcıların şeffaf ve düzenli bir şekilde bir arada işlem yaptığı yer akla gelir. Geçmişte fiziksel mekanların daha öne çıktığı yerler akla gelirken günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle borsalar artık elektronik ortamda işlem yapan tarafların bir araya geldiği platformlara dönüştü. Günümüzde lokal borsalar, bölgesel borsalara, bölgesel Borsalar ise küresel borsalara dönüşmekte. Bir diğer trend ise müzayede sistemlerinin uygulandığı fiziksel mekanlardan artık işlemler elektronik ortama taşınıyor. Çok yoğun ve hızlı rekabetin yaşandığı Borsalarda artık üye veya kamu ağırlıklı kar amacı gütmeyen yapılardan, özel sektör mantığı ile çalışan AŞ borsalara doğru hızlı bir geçiş var. Son 20 yıldır bu süreç çok hızlı ilerliyor. Bu gelişmelerin ülkemizde de yansımalarının olması çok doğaldır. Diğer bir çok alanda olduğu gibi ya küresel rekabet ortamında ayakta kalacaksınız, ya da oyunun dışında kalacaksınız.

Borsa ilk olarak…

Borsanın ilk ortaya çıkışı nasıl olmuştur, hikayesi nedir? 

Borsa ismi, bugün Belçika olarak bilinen eski ismiyle Brugge’lu Van Der Beurse isimli asilzadenin evinde sürekli tüccarların toplanması ve kendi aralarında ticaret yapmalarından doğmuştur. Tarihte ilk kurumsal borsa işlemlerinin 16. yüzyılda başladığı kabul edilir. 

Bunun temelinde de "bırakınız yapsınlar” görüşünün Fransız parlamentosunda kabul edilmesi ve ticaretin serbestleşmesi yatar. Akabinde ise en önemli gelişme anonim şirketlerin ortaya çıkışıdır. 60 yıl öncesine kadar Borsa denince emtia ticareti akla gelirdi. Günümüzdeki borsalar çok daha farklı amaçlar içeriyor. Dünya liginde güçlü olmayan ülkeler Borsalar konusunda çok daha dikkatli olmak zorundadır.



‘Finansal okur-yazarlık’

Borsa bir kumar aracı mıdır? Risk açısından bakıldığında…

Birçok spor branşında denk güçlerin mücadelesi vardır. Örneğin güreşte, boksta sporcular ağırlıklarına göre eşleştirilir. Borsalarda ise sıklet farkı yoktur. Hesabında bin lirası olanda, bir trilyon doları olanda aynı platformda işlem yapar. Aslında maçın sonucu baştan bellidir.

Borsada işlem yapanlar risklerini yönetebileceği gibi, tüm varlığını yok edecek bir riske de atabilirler. Günümüzde "finansal okur-yazarlık” diye bir kavram var. Çok dikkatli olmak lazım.

Borsanın ülkeler ekonomisi üzerindeki olumlu/olumsuz etkisi ne denlidir?

Hangi Borsa diye sormak zorundayım. Spot mu vadeli mi? Emtia borsası mı? Enerji Borsası mı? Borsaya göre değişir. Bugün ülkemizde Borsalar (Altın Borsası, İMKB ve VOB) birleştirildi. Borsa İstanbul’da yüzlerce ürün alınıp satılmasına rağmen, mermerin, orman ürünlerinin, sebzenin, etin, sütün organize bir piyasası yok. Kendi mecrasında Borsa olmadan işler devam ediyor.

Ülkemizde 113 adet Ticaret Borsası olmasına rağmen, uluslararası faaliyet gösterecek TÜRKİYE EMTİA BORSASI kurulamadı. Oysa böyle bir Borsa Türkiye’yi bölgesel ticaret üssü haline getirebilir. Bizim gibi ülkeler borsalara gereğinden fazla önem veriyor.  Bazı durumlarda borsalar, güçlünün zayıfı ezmesini meşru kılan zeminler haline gelebiliyor. Gelecekte tüm dünyada internet üzerinden işlem yapılan tek bir platforma doğru gidiyoruz.  Ulusal ve bölgesel borsalar varlıklarını uzun süre sürdüremeyecek.

Günümüzde finansal krizlerin periyodu…

Denildiği gibi bir ülkenin ekonomisi üzerinde manipülasyonlar yapılarak bir ülke gerçekten ekonomik olarak krize sokulur mu?

Yeteri kadar güçlü ve dikkatli değilseniz elbette bu çok kolaylıkla yapılabilir.  Gerek ülkemizde gerekse dünyada bunun birçok örneği mevcuttur.

Hatta bu olay yenide sayılmaz 15.yüzyılda başlar. O zaman 50 yılda 100 yılda krizler yaşanırken günümüzde finansal krizlerin periyodu 7 yıla kadar indi.  Bu soruya bir başka soruyla cevap verelim. Faizler kısa sürede iki, üç katına çıktığında bankalara borçlu şirketlerin durumu ne olur?

Fiili olarak Borsa üzerinden manipülasyonlarla batırılan ya da çok zor duruma düşürülen ülkeler var mı tarihte…

Çok uzağa gitmeye gerek yok. 2008 küresel finans krizi sonrası iflas eden ülkeleri hatırlayalım. İrlanda, Portekiz, İspanya. Biraz geriye gidersek Asya finans krizi. petrol fiyatlarının bu kadar düşmesinin Rusya’ya etkisine bakmak gerek. örnekler çoğaltılabilir.

Globalleşen dünyanın sorunları da global sonuçlar doğuruyor. Günümüzde savaşlar çok farklı araçlarla yapılıyor.

Küresel sermayenin ülke yönetimlerine isteklerini dayatmada piyasaların rolü…

Bize fiili örnek verecek olursanız, ülkemizde bu tür operasyonlar geçmişte ve günümüzde yapılmış mıdır? Yapılmışsa bir iki fiili örnek rica etsem..

Mutlaka yapılmıştır. Mayıs 2006’da tahvil ve bono faizlerinde yabancılara vergi getirilmek istenmesi sonucu döviz kurlarının 1,40’lardan 1,80’lere çıkması ve akabinde söz konusu faizde verginin yabancılar için sıfırlanması sonrası kurların tekrar eski seviyesine gelmesi.

Daha geriye gidersek Zekeriya Temizel döneminde Nereden buldun yasası sonrası sıcak paranın ülkeyi terketmesi ve sonrasında yaşananlar. Yapılan yasal değişiklikler…

Küresel sermayenin ülke yönetimlerine isteklerini dayatmada piyasalar çoğu zaman bir araç olarak kullanılabilmektedir.

Böyle durumların önüne geçmek için tedbirler yok mudur? Veya bu tür gizli operasyonların önüne geçmek için yapılması gerekip de yapılmayan, sizin tavsiye edebileceğiniz öneriler var mı kısa ve öz olarak…

Elbette alınacak bazı tedbirler var.  Öncelikle siyasi ve ekonomik istikrar şart. Güçlü yasal düzenlemeler yapılmalı, finansal piyasalar kendi haline bırakılmamalı. Yıllarca FOREKS piyasaları ne yasak ne serbest net değildi. Aracı kurumlar yapamazken, sıradan kişi ve kurumların yapmasına engel olunmadı.

Bugün hala yasal dayanak maddesi olmayan yönetmelikle düzenlenen pazarlarımız var. BİST ÖZEL PAZAR gibi. Çok karmaşık finans suçlarına karşı uzmanlaşmış İhtisas Mahkemeleri kurulmalı. Orta öğretim sıralarından başlayarak finans alanında halkı bilinçlendirecek eğitimler verilmeli. Bu yönde ülkemiz epey bir gelişme göstermesine rağmen hala yapılması gereken çok şey var.

Bizim gibi ülkeler özellikle finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı…

Mesela…

Bizim gibi ülkeler özellikle finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı, kendi borsa yazılımlarını geliştirmelidir.  Finansal suçların tespiti ve ispatı oldukça zordur. Henüz ülkemizde piyasa bozucu işlemlerden dolayı yargılanıp ciddi bir cezaya çarptırılan örnek göremiyorum.

İngiltere’de Asil NADİR olayını hatırlayalım. Son olarak ABD’de Goldman Sachs olayında soruşturma televizyondan canlı yayınlanmıştı.

Borsada yeni giren bir yatırımcının hangi hareketleri paralarını/hisse değerlerini kaybetmelerine yol açar?

Kesinlikle hisse senetleri piyasalarına yeni giren bir yatırımcı kısa vadeli al sat yapmamalıdır.   İnsan psikolojisi küçük karları cebine koyma, büyük zararları ise kabullenmeme eğilimindedir.

Mutlaka katlanabileceği bir zarar seviyesini önceden belirleyip, olumsuz durumda zararını sınırlandırmalıdır. Duygularıyla değil disiplin içerisinde mantığıyla hareket etmelidir.  Başarılı yatırımcıların altın kurallarına sadık kalmalıdır. Mümkünse kaybettiğinde bütçesine göre hayatını etkilemeyecek miktarın üzerinde bir yatırım yapmamalıdır. Tüm bunların ötesinde herkes para kazanmak için en iyi bildiği işi yapmalıdır.

Yabancı yatırımcıların alım-satım kararları piyasalarda ciddi…

Diyelim ki borsada satın alınan bir hisse değer kaybetmeye başladı, bunu görmeye başladık, işte o zaman ilk etapta yatırımcı ne yapmalıdır?

Panik yapmadan önceden belirlediği zarar seviyesinde piyasadan çıkmalıdır.  Günümüzde borsalarda yapılan işlemlerin yarıdan fazlasının alım satımında belirli algoritmaya göre karar veren otomatik alım/satım yapan akıllı yazılım sistemleri kullanılmaktadır.

Borsada bir hissenin değer kaybetmesine sebep olabilecek ekonomik ve sosyal etkenler nelerdir? Hani insan şöyle bir baktığında şunlar şunlar oluyorsa bazı hisseler değer kaybedebilir diyebileceğimiz faktörler…

Genel olarak borsalarda fiyatların düşmesi veya yükselmesi birçok faktörle ilişkilidir. Her ne kadar fiyatlar arz/talep çerçevesinde belirlense de, arz ve talebi etkileyecek faktörler çok geniştir. Siyasi istikrar, ekonomik göstergeler, fiyatların seviyesi, dünya borsalarındaki gelişmeler, şirketin mali verileri, teknik göstergeler vs.

Ülkemizde borsada işlem gören hisselerin çok önemli bir kısmı yabancıların elindedir. Yabancı yatırımcıların alım-satım kararları piyasalarda ciddi bir etkiye sahiptir.

Piyasaların hangi yönde hareket edeceğini sürekli olarak doğru tahmin etmek neredeyse imkansızdır. Aynı olaylar her zaman aynı sonucu doğurmazlar. Eğer sizin birkaç günlüğüne fiyatların 15 saniye sonra hangi yöne gideceğini bilme imkanınız olsa, sınırsız bir servete kavuşabilirdiniz. Gerçek hayatta böyle bir durum maalesef yok.

Borsalarda vergilendirme uygulamaları nasıl, yerli yabancı ayrımı var mıdır? Avantajlar yani…

Maalesef bu konu biraz sıkıntılı...

Bu çarpıklığı halkımızın sorgulaması gerekiyor!

Neden ki?

Kendi vatandaşımız örneğin tahvil bono faiz gelirlerinde %10 ile %15 arasında vergi öderken, yabancı yatırımcının vergi oranı sıfırdır.

Bu noktada benim üzerinde durduğum bir diğer husus ise borsalarda her gün yüzlerce milyarlık işlem gerçekleşiyor. Burada da hisse senedi tahvil bononun mülkiyeti el değiştiriyor. Burada tescil işlemleri otomatik olarak gerçekleşiyor. Devlet burada, bir tescil ücreti vergisi almıyor.

Ama siz eğer bir ev almak istediğinizde %4 tapu harcı ödemek zorundasınız. Buna ilave olarak döner sermaye için ek bir ücret ödemek zorundasınız. İşlem aynı olmakla birlikte vergisel boyutu çok farklı… Bu çarpıklığı halkımızın sorgulaması gerekiyor. Borsada hisse senedini 100 TL'den alıp 101 TL'den satsanız kar elde edersiniz. Gayrı menkul de ise alım satımda vergi maliyetiniz minimum %9. 

Ama bu uygulama, hiç makul değil gibi…

Bence de… O yüzden bu farklı uygulamanın hiç bir mantıklı izahı yok zaten. Onun için bir an önce de düzeltilmesi ülke yararınadır.

Bildiğim kadarıyla "Türev Araçlar Lisanslama Rehberi” adı altında vadeli işlemlerle temel kaynakça olarak kullanılan bir kitaba da imza attınız. Bu kitabın en önemli özelliği nedir?

Ben ve ekibimdeki iki arkadaşımızla 350 sayfadan oluşan bu rehberi 2003 yılında üç ay içerisinde hazırlamıştık. Hatta CD ortamında temel düzey ve ileri düzey şeklinde herkesin anlayacağı bir format belirlemiştik.  Amacımız türev araçların ülkemizde anlaşılması için Türkçe temel bir kaynak oluşturmaktı. SPK tarafından daha sonra Lisanslama sınavlarında temel kaynak olarak kullanılmaya başlandı.

O dönem itibarıyla CD formatında hazırlanan ülkemizdeki ilk örneklerden biridir. Komik tarafı böyle bir kitabın üzerinde yazarların isminin yer almasına dönemin Borsa yöneticileri izin vermemişti.

Bugün Türkiye, doğu ile batı arasında bir enerji taşıma merkezi konumuna gelmiştir…

Asıl, ilgi alanınız sanıyorum enerji borsası, bu konuda iyi çalışmalarınız var, nedir bu enerji borsası, ne anlamalıyız?

Enerji konusu gerçekten çok boyutlu ve hassas bir konudur. Gerek arz güvenliği gerekse maliyet ve fiyatların dünya fiyatlarında olması, ekonomik sistemdeki diğer tüm sektörleri etkilemektedir. Zira enerji üretimde ciddi bir paya sahiptir. Bu bağlamda Enerji Borsası gerçekten ülkemiz için çok önemli bir konudur. Enerji perspektifinden Türkiye’nin durumunu özetleyelim. Şöyle ki; yıllardır izlenen politikalar sonucu Türkiye doğu ile batı arasında bir enerji taşıma merkezi konumuna gelmiş bulunmaktadır. Bu yönde çalışmalar halen yoğun bir şekilde devam etmektedir.  Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik konumu da bu noktada önemli fırsatlar sunmaktadır. Bir diğer önemli husus Türkiye önemli oranda enerjide dışa bağımlı bir durumdadır. Enerji ihtiyacımızın % 75’i ithalat yoluyla karşılanmaktadır.

EPDK tarafından her yıl yayınlanan enerji raporlarına göre Türkiye enerji tüketim artışına göre Dünya da ilk üç arasında yer almaktadır. Ülkemizin göstermiş olduğu son 10 yıllık büyümenin aynı seviyede devam etmesi durumunda yıllık enerji ihtiyacımız 2023 te mevcut seviyenin yaklaşık iki katına, 2035 te ise üç katına çıkması beklenmektedir. Bu ihtiyacın karşılanması için ise ihtiyaç duyulan yatırım miktarı 2023 yılı ihtiyacına göre yaklaşık 250 milyar dolar yatırım gerektirmektedir.  Enerji yatırımlarının özel sektör veya yabancı sermaye ile yapılabilmesi için üretilecek enerjinin gelecek yıllarda hangi fiyat seviyesinden satılabileceğinin bilinmesine ihtiyaç var. Bu nedenle enerji piyasalarında fiyatların serbestçe arz ve talebe göre oluşacağı mekanizmalara ihtiyaç var. Bu sistemi ise ancak bir enerji borsasının kurulması ile sağlayabiliriz.

Tabii Enerji Borsası dediğimizde enerji ile ilgili her türlü emtianın alınıp satıldığı bir  Borsa dan bahsediyoruz. Sadece elektrik değil. Elektrik, doğalgaz, petrol, Kömür, iklim sözleşmeleri burada alınıp satılıyor olması gerekir. Zira bugün elektriği yukarıda bahsettiğim çok farklı kaynaklardan üretebiliyoruz.

Türkiye’nin Jeo-Stratejik konumunu düşünürsek, böyle bir borsanın kurulması bize neler kazandırır?

Böyle bir borsanın kurulması ile gerek enerji üretenler gerekse tüketenler daha uzun vadeli planlama yapabilir hale geleceklerdir. Bu durum ise enerji yatırımlarında uzun vadeli fiyatlar bir gösterge olarak yatırımların yapılmasında en önemli gösterge olacaktır. Bu durum devlet açısından da bir nevi erken uyarı işlevi oluşturacaktır. Hatta  bugün devlet tarafından verilen enerji üretim lisanslarının dahi Borsa şeffaf bir şekilde alınıp satılması mümkün olabilecektir. İstanbul’daki taksi plakaları gibi.

Yenilenebilir enerji kaynakları…

Bizim bir an önce yapmamız gereken ne tür çalışmalar olmalıdır, hal böyle iken?

Aslında enerji kaynaklarına erişim orta ve uzun vade de tüm dünyanın üzerinde kafa yorduğu bir meseledir. Bu alanda son yıllarda kaya gazı çok popüler hale gelmiş özellikle ABD’de bu alanda önemli mesafeler alındığını görüyoruz.

Türkiye’nin yapması gerekenleri gerek Enerji Bakanlığımız gerekse ilgili kurumlarımız çeşitli stratejik raporlarında ortaya koymaktadır. Bunlardan bir nükleer santrallerin bir zorunluluk olarak ortaya çıkması, bir diğer konu ise enerji yatırımlarının özel sektör eliyle yapılmasına yönelik piyasanın liberalleştirilmesi çalışmalarıdır.

Üzerinde durulması gereken bir diğer alan ise yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimdeki payının artırılmasıdır.  

Böyle bir borsayı kurma da herhangi bir sıkıntı yaşar mıyız? Yani işin altından kalkabilecek ekipmanımız, kalifiye elemanlarımız, teknik alt yapımız buna müsait midir? İhtimal sıkıntılar neler olabilir?

Türkiye’nin bir Enerji Borsası kurma yönünde kamu ve özel sektör açısından bir konsensus oluşmuş durumdadır. Hatta bu alanda yasal düzenlemelerde Meclisten geçmiş bulunmaktadır. Böyle bir Borsayı kurmak için bence yeteri kadar  bilgi ve tecrübeye sahibiz. Önemli olan Borsanın kurulmasından ziyade kurulan Borsanın başarılı olmasıdır. Yani ilgili tarafların etkin bir şekilde işlem yapacağı ve yeterli likiditenin oluştuğu, uluslararası yatırımcılarında ilgisini çekebilen ve hatta benzer rakipleriyle rekabet edebilen bir Borsa olmasıdır.

Borsa kurma ve işletme olayı gerçekten farklı uzmanlık gerektiren bir alandır. Bu alanda  yetkin bir ekibin iş başında olması, elektrik, petrol, doğalgaz alanlarında ilgili kuruluşların sisteme entegrasyonunun sağlanması, fiziki teslimatlar açısından gerekli ve başarı için önemlidir.

Borsa işlemlerinde vergisel boyutta  işleyişi engelleyen bir işlem vergisi olmaması gerekir. Diğer bir husus bu borsada işlem sistemi ve üyelik yapısı dünya uygulamalarına paralel olması zorunludur.

 SPK ve EDPK uyumu...

Böyle bir borsaya sahip olan bir ülke için kar’ın yanında riskler de var mıdır? Varsa ne tür şeylerdir…

Dünya örneklerine baktığımızda Nordpool, Avrupa Enerji Borsası (www.eex.com), Amsterdam Power Exchange  gibi enerji borsalarının varlığının  bir olumsuzluk yaratmadığını hatta Enerji piyasalarının çok daha sağlıklı işlediğini görüyoruz.

Bu konulara değinmişken bir şey daha sorayım. Bildiğim kadarıyla geçmiş yıllarda Türkiye enerji borsasının kurulmasına yönelik çok önemli çeşitli teknik raporlar da hazırladınız. Elektrik, petrol, doğalgaz, kömür, ilklim ve benzeri ürün ve ürün sertifikalarının alınıp satılabileceği tek bir borsa kurulması yönünde  de önerileriniz oldu..  Peki, tüm bunlardan sonra şu bunların içinin dolduğunu görüyor musunuz, ya da ne aşamada gidişat…

Bizim 2008 yılında çizdiğimiz çerçevede Dünya uygulamalarını örnek alan hatta bir adım ileride bir yapı önermiştik. Geldiğimiz noktada 6446 sayılı yasa ile Enerji Piyasaları İşletme AŞ kuruldu.   Yeni bir borsa kurulmasının en önemli riski başarısız olmasıdır. Yani yeterli işlem yapılmamasıdır. Bu hususa çok dikkat etmek gerekiyor.

Maalesef bu noktada yapılan uygulamalar hakkında bazı çekincelerimiz var. Spot ve vadeli piyasanın ayrı yapıda olması. Spot EPİAŞ’ta vadelisi BORSA İSTANBUL’da.

Sadece elektrik alım satıma konu olacak, petrol, doğalgaz, kömür ve sair enerji ile ilgili ürünler henüz gündemde yok. SPK EDPK   uyumu önemli. Mevzuat üyelik açısından riskler taşıyor. Mevcut gidişat beni başarı açısından endişelendiriyor.

1 Kasım seçimleri ve döviz kurları…

Döviz çok yükseldi… 7-8 yıl kıpırdamadı neredeyse… Neden böyle oldu ve gidişatı hakkında öngörüleriniz neler?

Türkiye maalesef 2009 yılından itibaren patinaj yapmaya başladı. İhracat artıyor ama ithalat daha fazla artıyor. Enerjiden kaynaklı cari açık sorunu bir türlü çözülemedi. Borçlanma rakamlarının zorlayıcı bir noktaya gelmesi, doğrudan yabancı sermaye girişindeki yavaşlama, yerli sermayenin dış yatırımlarının daha fazla olması başlıca nedenler.

Bunlara ilave olarak siyasi istikrarın riskli hale gelmesi gibi sebeplerle yatırımcıların dövize yönelmesi, kurlarda ciddi artışa neden olmuştur.  1 Kasım seçimleri sonrası çıkacak tablo kurların yönünü tayin edecektir.

Petrol, enerji fiyatlarının yükselmesinde borsaların rolü nedir?

Dünya piyasalarında 10 yıl sonrasına kadar ay ay vadeli petrol alım satımı yapılabiliyor. Hem de çok cüzi teminatlarla petrolün fiyatını alıp satıyorsunuz.

Fiyatların düşmesinde ABD’nin Rusya’ya karşı dış politikası önemli. İRAN ile batının uzlaşması. Düşen petrol fiyatları karşısında petrol ihraç eden ülkelerin üretimlerini artırması bir kısır döngü oluşturdu.

Tüm bu beklentiler Borsalarda petrol fiyatlarına yansıyor.

Sanayicimizin enerji maliyetlerinden dolayı dünyadaki rekabet gücü…

Elektrik faturalarımız konusunda epeyce sıkıntı var gibi, biraz fazla para ödüyoruz sanki. Bu Enerji borsası kurulursa faturalara da olumlu yansır mı bu durum sizce? Birde gerçekten çok mu ödüyoruz diğer ülke ortalamalarını göz önüne alırsanız….

Maalesef enerjide dışa bağımlı konumumuz değişmediği sürece bizler diğer ülkelere göre biraz daha yüksek fatura ödemeye devam edeceğiz gibi. Bizim ödediğimiz faturalardan ziyade sanayicimizin enerji maliyetlerinden dolayı dünyadaki rekabet gücü daha önemli bir husus.

İstihdam açısından düşünürsek… Boru hatlarının geçeceği yerler için neler söz konusu?

Tabi,  olumlu etkileri olacak öyle ya, Boru hatları bir çok yerlerden geçecek, haliyle ekonomik bir takım katkıları da olacak projenin geçtiği güzergahlarda değil mi, istihdam açısından yani…

2030’lu yıllarda dünya da enerji ihtiyacının yüzde 60-70 arasında bir oranda artacağı varsayılıyor. Bu durumda kaynaklar sınırlı. O zaman neler olacak?

Hala dünya bu soruna bir çözüm bulabilmiş değil. Teknolojik gelişmeler öne çıkıyor. Elektrikli araçlar, güneşten enerji üretilmesi, enerji verimliliği vb benzeri alanlarda birçok çalışma devam ediyor.


Gelecek yıllarda enerji fiyatları…

Gelecek yıllar için öngörünüz ne? Yani bu enerji maliyetlerimiz ne halde olacak ve halka nasıl yansıyacak, ‘Perşembe Çarşambadan görünür’ derler ya hani, o misali…

Gelecek yıllarda enerji fiyatlarının nasıl seyredeceği birçok faktöre bağlı. Dışa bağımlılıktaki değişme, enerji üretim kapasitesindeki artış ile arz talep dengesi. Türkiye’nin ekonomik büyümesinin artan oranlarda devam etmesi. Döviz kurları iklim şartları belirleyicidir. Orta vade için mevcut seviyelerin kısmi bir artışla devam edeceğini öngörebiliriz.

Gelelim şu emtia borsalarına… Bu meselede uzmanlık alanınıza giriyor, nedir ne işe yarar bu emtia borsaları?

Emtia Borsaları da Türkiye açısından çok önemli bir konudur. Bu noktada 2005 yılında yapılan yasal düzenlemeler var. 5174 sayılı kanunun 53. Maddesinde Türkiye Ürün İhtisas Borsası kurulması için yasal altyapı oluşturulmuştur.  Yine konu ile ilgili 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanlı Depoculuk kanunu 2005 yılında yasalaştı.

Bugüne kadar bu alanda maalesef arzu edilen hedefe ulaşılamadı. Bunun çok çeşitli nedenleri var. En önemlisi bu alanda yapısal dönüşüm yavaş ilerliyor. Oysa Türkiye Emtia Borsasısın kurulması ve başarılı bir şekilde faaliyete geçmesi, Türkiye’yi gerçekten bir ticaret üssü yapabilir.  Sadece Türkiye sınırları içerisinde değil, etrafımızdaki birçok ülkedeki ürünü bu borsada güvenilir bir şekilde alım satıma konu yapmak mümkündür. İşin özü şu: alıcı almak istediği ürünün kalitesi ve miktarının beyan edilen şekilde ve teslim edilmesini bekler, satıcı ise satmış olduğu ürünün bedelinin kendisine ödenmesi konusunda güvence ister. Emtia borsasını öyle bir yapılandırırsınız ki alıcıda satıcıda Borsanın güvencesi altında işlemlerini yapabilir. Buna örnek vermek gerekirse Londra Metal Borsası iyi bir örnektir. Demir Çelikte bu Borsanın Türkiye de bile anlaşmalı depoları var. İşlemler ise Londra da yapılmaktadır.

Türkiye bir an önce Emtia Borsasını hayata geçirmelidir…

Tamam...  Peki, Türkiye olarak bizim yapmamız gereken neler var bu konuyla ilgili…

Tabii ki var… Hatta dünya metal ticaretinde piyasa bu borsa da (Londra) belirlenmektedir. Türkiye bir an önce uluslararası alanda faaliyet gösterecek Emtia Borsasını hayata geçirmelidir. Bu noktada bir diğer önemli husus ise Lisanslı Depoculuğun kapsamını sadece tarım ürünleriyle sınırlamamak gerekir. Zira ülkemizde demir çelik ürünlerinin, mermerin, kerestenin ve benzer tarım dışı birçok sanayi ürününün organize bir piyasası yoktur. Bu ürünlerinde lisanslı depoculuk kapsamına alınarak Emtia Borsası kapsamına alınmasında yarar var. Bunun için Lisanslı depoculuk kanununda yer alan tarım ürünleri ibaresinin çıkarılarak tüm ürünleri kapsayacak şekilde güncellenmesi yerinde olacaktır.  Bir başka düzenleme ise bu ürünlerdeki KDV uygulamalarının sadeleştirilmesi ve farklılıkların giderilmesidir.

Bu borsalara karşı müteşebbislerimizin ilgisi nasıl biraz yabancılar gibi, daha doğrusu bizim ticaret kültürümüze yabancı gibi. Ne yapmak gerekir, neler önerirsiniz bu borsa mensuplarına ya da müteşebbislere…

Maalesef emtia ticaretinin diğer yatırım araçları gibi kolayca alınıp satılabilir hale gelmesi için yapmamız gereken çok şey var. Öncelikle ülkemizde Borsa denince akla sadece döviz, tahvil bono ve hisse senetleri piyasası geliyor. Tarım ürünleri ise sınırlı sayıda ilgili sektör kuruluşları tarafından fiziki ticaret şeklinde yapılıyor. Bu alanda veri eksikliği, ticaretin tek bir merkez yerine çok farklı merkezlerde yapılması. Kalite standartlarında birliğin sağlanamaması gibi sorunlar devam ediyor.

Bu konuyu ülkemizde geliştirmemiz çok önemli. Bunun yapılabilmesi için özel sektöre ve kamuya birçok sorumluluk düşüyor.  Tarım ürünleri ticaretinde çok önemli yapısal dönüşüm gerekiyor. Maalesef buda çok yavaş ilerliyor.

Mevcut Anayasanın 130. maddesine göre üniversitelerin…

Birde önemli bir çalışma yapmışsınız… YÖK tasarısı ile ilgili, sanıyorum... YÖK yasasında bir takım değişiklikler yapılıyor günümüzde… Ne tür çalışmalardı sizin yaptığınız o çalışmalar? Belki YÖK ün bu çalışmalara katkı sağlayacak türden bir şeyler olabilir, kısaca paylaşır mısınız?

Bu konu benim özel ilgimi çeken bir alandır.  Türkiye son 10 yılda birçok alanda ciddi yapısal değişim göstermiştir. Eğitim konusunda birçok değişiklik yapılmasına rağmen Üniversiteler ile ilgili en kapsamlı değişiklik yeni YÖK yasa taslağı ile gündeme geliyor. Benim iki oğlumdan biri Vakıf Üniversitesinde, diğeri de Devlet üniversitesinde okuyor. Son birkaç yıldır bende kendi alanımla ilgili yüksek lisans öğrencilerine ders veriyorum. Borsa ve sermaye piyasaları perspektifinden bakış açımızı da ekleyince bize göre farklı bir resim ortaya çıkıyor. Bu konuyu kısaca özetleyecek olursak;

Halen mevcut Anayasanın 130. maddesine göre  üniversitelerin ticari amaçla kurulması ve faaliyet göstermesi yasaktır. Bu durum kreş, anaokulu, ilk orta ve lise eğitiminde birçok özel okulun ticari amaçla faaliyet gösterdiği  dikkate alınırsa ciddi bir çelişki ve  Üniversiteler ile ilgili yasağı anlamsız kılmaktadır.

Peki... Bu nokta da size göre olması gerekenler, tavsiyeleriniz…

Bana göre olması gereken ise,

-Üniversitelerin  özel sektör mantığı ile faaliyet gösterecek şekilde AŞ olarak kurulmasının önü açılmalı, ( Yeni YOK yasa taslağında bu yönde düzenleme var)

- Üniversitelerin kurulması ile ilgili çerçeve şartlar belirlendikten sonra o şartları sağlayan herkes üniversite kurabilmeli, Üniversitelerde kontenjan sınırlaması kaldırılarak  her üniversite kendi kapasitesine göre alacağı öğrenci sayısını kendisi serbestçe belirleyebilmeli,

- Üniversitelerin toplam öğrenci sayısısın asgari %15 i tam burslu olacak şartı getirilmeli ( bu durumda mevcut devlet üniversitelerinin kapasitesi kadar parasız eğitimin önü açılmış olur)

- Tüm üniversiteler  mali açıdan bağımsız denetime tabi olma şartı getirilmeli ve  bu raporlar yayınlanmalı,

- Üç farklı alanda  (Tıp, Mühendislik, Genetik gibi) devlet üniversitesi olmalı buralarda bilim adamı niteliğine haiz  öğrenciler alınmalı (Yurt içi ve Yurt dışından)

- Yukarıda belirtilen üç devlet üniversitesi hariç diğerleri  kademeli olarak özelleştirilmeli.

Üniversitelerin performans kriterleri olarak;

-  Marka ve patent sayısı ( tescil edilmiş)

-  Geliştirilen patent ve projelerin uygulamaya geçirilmesinde şirketlerle ortaklık sayısı

-  Eğitim faaliyetleri dışında bu alandaki gelirleri (Çeşitli rasyolar ile ölçülebilir)

- Mezun ettiği öğrencilerin  iş bulma yüzdesi ve bulunan işlerdeki ücret seviyesi

Bunlar yapıldığında Türkiye de gerçek manada bilimsel eğitimde başarı ve ciddi bir kalite yükselmesi olacaktır.

Son olarak  Halka açık üniversiteler, sermaye piyasalarından kaynak temin ederek patentlerini veya projelerini hayata geçiren üniversitelerden bahsedebiliriz. Bu bakış açısı aynı zamanda Ülkemizde üniversite okumak isteyen herkese  fırsat sunmanın yanında yurt dışından da ciddi talep görecek şekilde yapılandırıldığında otomotiv ihracatından daha fazla gelir eğitim ihracatından elde edilebilir.

Üniversite eğitimi en az elli yıl sonrasını dikkate alarak uzun vadeli planlama yapılmasına imkan verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. 

Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI