"Finansal yatak odaları yabancılara açılmamalı…"
Bizim gibi ülkeler özellikle finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı, kendi borsa yazılımlarını geliştirmelidir. Finansal suçların tespiti ve ispatı oldukça zordur. Henüz ülkemizde piyasa bozucu işlemlerden dolayı yargılanıp ciddi bir cezaya çarptırılan örnek göremiyorum.
Emir ÇETİNKAYA (Borsa ve Finans Uzmanı)
Röportaj: @Sezai ŞENGÖNÜL
AŞ Tipi Borsalara doğru hızlı bir
geçiş var…
Emir Bey kısaca sizi tanıyabilir
miyiz…
Kendimi
kısaca ifade etmek gerekirse Lise dahil eğitimimi Kahramanmaraş’ta tamamladım.
Devamında ise ODTÜ Kamu Yönetimi bölümünden 1987 yılında mezun oldum. Üniversite eğitimi sırasında uluslararası
İlişkiler alanına yöneldim. Mezuniyet sonrası banka hazine yöneticiliği yaptım.
1996 yılında ise ülkemizde ilk olan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası
kurulması projesinde görev aldım. VOB’taki çalışmalarım 2013 Temmuz ayına kadar
devam etti. Bu süre zarfında alanımızla ilgili birçok ürün ve proje geliştirmek
nasip oldu. Enerji ve Emtia piyasalarının bu çalışmalarda ayrı bir yeri vardır
diyebilirim. Bunların yanında ülkem için faydalı olacağını gördüğüm birçok
alanda araştırmalar yaptım. Halen, Ege Finans Derneği ve Sosyal Medya ve Bilgi
Teknolojileri Strateji Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmalarımız devam
ediyor.
Siz kendinizi tanımlayacak
olursanız, mesleğiniz ne sorusuna ne cevap verirsiniz?
Kendimi iyi
bir finans uzmanı ve araştırmacı olarak ifade edebilirim.
Borsa bir iki cümle ile nedir?
Sanıyorum birleşiyor tek kurum olacak yakın bir zamanda… Bu Borsayla
ilgilenenlere nasıl yansıyacak…
Borsa
denince alıcı ve satıcıların şeffaf ve düzenli bir şekilde bir arada işlem
yaptığı yer akla gelir. Geçmişte fiziksel mekanların daha öne çıktığı yerler
akla gelirken günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle borsalar artık
elektronik ortamda işlem yapan tarafların bir araya geldiği platformlara
dönüştü. Günümüzde lokal borsalar, bölgesel borsalara, bölgesel Borsalar ise küresel
borsalara dönüşmekte. Bir diğer trend ise müzayede sistemlerinin uygulandığı
fiziksel mekanlardan artık işlemler elektronik ortama taşınıyor. Çok yoğun ve
hızlı rekabetin yaşandığı Borsalarda artık üye veya kamu ağırlıklı kar amacı
gütmeyen yapılardan, özel sektör mantığı ile çalışan AŞ borsalara doğru hızlı
bir geçiş var. Son 20 yıldır bu süreç çok hızlı ilerliyor. Bu gelişmelerin ülkemizde
de yansımalarının olması çok doğaldır. Diğer bir çok alanda olduğu gibi ya
küresel rekabet ortamında ayakta kalacaksınız, ya da oyunun dışında
kalacaksınız.
Borsa ilk olarak…
Borsanın ilk ortaya çıkışı nasıl
olmuştur, hikayesi nedir?
Borsa ismi, bugün
Belçika olarak bilinen eski ismiyle Brugge’lu Van Der Beurse isimli asilzadenin evinde sürekli tüccarların
toplanması ve kendi aralarında ticaret yapmalarından doğmuştur. Tarihte ilk
kurumsal borsa işlemlerinin 16. yüzyılda başladığı kabul edilir.
Bunun
temelinde de "bırakınız yapsınlar” görüşünün Fransız parlamentosunda kabul
edilmesi ve ticaretin serbestleşmesi yatar. Akabinde ise en önemli gelişme
anonim şirketlerin ortaya çıkışıdır. 60 yıl öncesine kadar Borsa denince emtia
ticareti akla gelirdi. Günümüzdeki borsalar çok daha farklı amaçlar içeriyor.
Dünya liginde güçlü olmayan ülkeler Borsalar konusunda çok daha dikkatli olmak
zorundadır.
‘Finansal okur-yazarlık’
Borsa bir kumar aracı mıdır? Risk
açısından bakıldığında…
Birçok spor
branşında denk güçlerin mücadelesi vardır. Örneğin güreşte, boksta sporcular
ağırlıklarına göre eşleştirilir. Borsalarda ise sıklet farkı yoktur. Hesabında
bin lirası olanda, bir trilyon doları olanda aynı platformda işlem yapar.
Aslında maçın sonucu baştan bellidir.
Borsada
işlem yapanlar risklerini yönetebileceği gibi, tüm varlığını yok edecek bir
riske de atabilirler. Günümüzde "finansal okur-yazarlık” diye bir kavram var.
Çok dikkatli olmak lazım.
Borsanın ülkeler ekonomisi
üzerindeki olumlu/olumsuz etkisi ne denlidir?
Hangi Borsa
diye sormak zorundayım. Spot mu vadeli mi? Emtia borsası mı? Enerji Borsası mı? Borsaya göre değişir. Bugün
ülkemizde Borsalar (Altın Borsası, İMKB ve VOB) birleştirildi. Borsa İstanbul’da
yüzlerce ürün alınıp satılmasına rağmen, mermerin, orman ürünlerinin, sebzenin,
etin, sütün organize bir piyasası yok. Kendi mecrasında Borsa olmadan işler devam ediyor.
Ülkemizde
113 adet Ticaret Borsası olmasına rağmen, uluslararası faaliyet gösterecek
TÜRKİYE EMTİA BORSASI kurulamadı. Oysa böyle bir Borsa Türkiye’yi bölgesel
ticaret üssü haline getirebilir. Bizim gibi ülkeler borsalara gereğinden fazla
önem veriyor. Bazı durumlarda borsalar,
güçlünün zayıfı ezmesini meşru kılan zeminler haline gelebiliyor. Gelecekte tüm
dünyada internet üzerinden işlem yapılan tek bir platforma doğru
gidiyoruz. Ulusal ve bölgesel borsalar
varlıklarını uzun süre sürdüremeyecek.
Günümüzde finansal krizlerin
periyodu…
Denildiği gibi bir ülkenin ekonomisi
üzerinde manipülasyonlar yapılarak bir ülke gerçekten ekonomik olarak krize
sokulur mu?
Yeteri kadar
güçlü ve dikkatli değilseniz elbette bu çok kolaylıkla yapılabilir. Gerek ülkemizde gerekse dünyada bunun birçok
örneği mevcuttur.
Hatta bu
olay yenide sayılmaz 15.yüzyılda başlar. O zaman 50 yılda 100 yılda krizler
yaşanırken günümüzde finansal krizlerin periyodu 7 yıla kadar indi. Bu soruya bir başka soruyla cevap verelim.
Faizler kısa sürede iki, üç katına çıktığında bankalara borçlu şirketlerin
durumu ne olur?
Fiili olarak Borsa üzerinden manipülasyonlarla
batırılan ya da çok zor duruma düşürülen ülkeler var mı tarihte…
Çok uzağa
gitmeye gerek yok. 2008 küresel finans krizi sonrası iflas eden ülkeleri
hatırlayalım. İrlanda, Portekiz, İspanya. Biraz geriye gidersek Asya finans krizi.
petrol fiyatlarının bu kadar düşmesinin Rusya’ya etkisine bakmak gerek. örnekler
çoğaltılabilir.
Globalleşen
dünyanın sorunları da global sonuçlar doğuruyor. Günümüzde savaşlar çok farklı
araçlarla yapılıyor.
Küresel sermayenin ülke
yönetimlerine isteklerini dayatmada piyasaların rolü…
Bize fiili örnek verecek olursanız,
ülkemizde bu tür operasyonlar geçmişte ve günümüzde yapılmış mıdır? Yapılmışsa
bir iki fiili örnek rica etsem..
Mutlaka yapılmıştır.
Mayıs 2006’da tahvil ve bono faizlerinde yabancılara vergi getirilmek istenmesi
sonucu döviz kurlarının 1,40’lardan 1,80’lere çıkması ve akabinde söz konusu
faizde verginin yabancılar için sıfırlanması sonrası kurların tekrar eski
seviyesine gelmesi.
Daha geriye
gidersek Zekeriya Temizel döneminde Nereden buldun yasası sonrası sıcak paranın
ülkeyi terketmesi ve sonrasında yaşananlar. Yapılan yasal değişiklikler…
Küresel
sermayenin ülke yönetimlerine isteklerini dayatmada piyasalar çoğu zaman bir
araç olarak kullanılabilmektedir.
Böyle durumların önüne geçmek için
tedbirler yok mudur? Veya bu tür gizli operasyonların önüne geçmek için
yapılması gerekip de yapılmayan, sizin tavsiye edebileceğiniz öneriler var mı
kısa ve öz olarak…
Elbette
alınacak bazı tedbirler var. Öncelikle
siyasi ve ekonomik istikrar şart. Güçlü yasal düzenlemeler yapılmalı, finansal
piyasalar kendi haline bırakılmamalı. Yıllarca FOREKS piyasaları ne yasak ne
serbest net değildi. Aracı kurumlar yapamazken, sıradan kişi ve kurumların
yapmasına engel olunmadı.
Bugün hala
yasal dayanak maddesi olmayan yönetmelikle düzenlenen pazarlarımız var. BİST
ÖZEL PAZAR gibi. Çok karmaşık finans suçlarına karşı uzmanlaşmış İhtisas
Mahkemeleri kurulmalı. Orta öğretim sıralarından başlayarak finans alanında
halkı bilinçlendirecek eğitimler verilmeli. Bu yönde ülkemiz epey bir gelişme
göstermesine rağmen hala yapılması gereken çok şey var.
Bizim gibi ülkeler özellikle
finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı…
Mesela…
Bizim gibi
ülkeler özellikle finansal yatak odalarını yabancılara açmamalı, kendi borsa
yazılımlarını geliştirmelidir. Finansal
suçların tespiti ve ispatı oldukça zordur. Henüz ülkemizde piyasa bozucu
işlemlerden dolayı yargılanıp ciddi bir cezaya çarptırılan örnek göremiyorum.
İngiltere’de
Asil NADİR olayını hatırlayalım. Son olarak ABD’de Goldman Sachs olayında
soruşturma televizyondan canlı yayınlanmıştı.
Borsada yeni giren bir yatırımcının
hangi hareketleri paralarını/hisse değerlerini kaybetmelerine yol açar?
Kesinlikle
hisse senetleri piyasalarına yeni giren bir yatırımcı kısa vadeli al sat
yapmamalıdır. İnsan psikolojisi küçük
karları cebine koyma, büyük zararları ise kabullenmeme eğilimindedir.
Mutlaka
katlanabileceği bir zarar seviyesini önceden belirleyip, olumsuz durumda
zararını sınırlandırmalıdır. Duygularıyla değil disiplin içerisinde mantığıyla
hareket etmelidir. Başarılı
yatırımcıların altın kurallarına sadık kalmalıdır. Mümkünse kaybettiğinde
bütçesine göre hayatını etkilemeyecek miktarın üzerinde bir yatırım
yapmamalıdır. Tüm bunların ötesinde herkes para kazanmak için en iyi bildiği
işi yapmalıdır.
Yabancı yatırımcıların alım-satım
kararları piyasalarda ciddi…
Diyelim ki borsada satın alınan bir
hisse değer kaybetmeye başladı, bunu görmeye başladık, işte o zaman ilk etapta
yatırımcı ne yapmalıdır?
Panik
yapmadan önceden belirlediği zarar seviyesinde piyasadan çıkmalıdır. Günümüzde borsalarda yapılan işlemlerin
yarıdan fazlasının alım satımında belirli algoritmaya göre karar veren otomatik
alım/satım yapan akıllı yazılım sistemleri kullanılmaktadır.
Borsada bir
hissenin değer kaybetmesine sebep olabilecek ekonomik ve sosyal etkenler
nelerdir? Hani insan şöyle bir baktığında şunlar şunlar oluyorsa bazı hisseler
değer kaybedebilir diyebileceğimiz faktörler…
Genel olarak
borsalarda fiyatların düşmesi veya yükselmesi birçok faktörle ilişkilidir. Her
ne kadar fiyatlar arz/talep çerçevesinde belirlense de, arz ve talebi
etkileyecek faktörler çok geniştir. Siyasi istikrar, ekonomik göstergeler, fiyatların seviyesi, dünya
borsalarındaki gelişmeler, şirketin mali verileri, teknik göstergeler vs.
Ülkemizde
borsada işlem gören hisselerin çok önemli bir kısmı yabancıların elindedir.
Yabancı yatırımcıların alım-satım kararları piyasalarda ciddi bir etkiye
sahiptir.
Piyasaların
hangi yönde hareket edeceğini sürekli olarak doğru tahmin etmek neredeyse
imkansızdır. Aynı olaylar her zaman aynı sonucu doğurmazlar. Eğer sizin birkaç
günlüğüne fiyatların 15 saniye sonra hangi yöne gideceğini bilme imkanınız
olsa, sınırsız bir servete kavuşabilirdiniz. Gerçek hayatta böyle bir durum maalesef
yok.
Borsalarda vergilendirme
uygulamaları nasıl, yerli yabancı ayrımı var mıdır? Avantajlar yani…
Maalesef bu
konu biraz sıkıntılı...
Bu çarpıklığı halkımızın sorgulaması
gerekiyor!
Neden ki?
Kendi
vatandaşımız örneğin tahvil bono faiz gelirlerinde %10 ile %15 arasında vergi
öderken, yabancı yatırımcının vergi oranı sıfırdır.
Bu noktada
benim üzerinde durduğum bir diğer husus ise borsalarda her gün yüzlerce
milyarlık işlem gerçekleşiyor. Burada da hisse senedi tahvil bononun mülkiyeti
el değiştiriyor. Burada tescil işlemleri otomatik olarak gerçekleşiyor. Devlet
burada, bir tescil ücreti vergisi almıyor.
Ama siz eğer
bir ev almak istediğinizde %4 tapu harcı ödemek zorundasınız. Buna ilave olarak
döner sermaye için ek bir ücret ödemek zorundasınız. İşlem aynı olmakla birlikte
vergisel boyutu çok farklı… Bu çarpıklığı halkımızın sorgulaması gerekiyor.
Borsada hisse senedini 100 TL'den alıp 101 TL'den satsanız kar elde edersiniz.
Gayrı menkul de ise alım satımda vergi maliyetiniz minimum %9.
Ama bu uygulama, hiç makul değil
gibi…
Bence de… O
yüzden bu farklı uygulamanın hiç bir mantıklı izahı yok zaten. Onun için bir an
önce de düzeltilmesi ülke yararınadır.
Bildiğim kadarıyla "Türev Araçlar
Lisanslama Rehberi” adı altında vadeli işlemlerle temel kaynakça olarak
kullanılan bir kitaba da imza attınız. Bu kitabın en önemli özelliği nedir?
Ben ve
ekibimdeki iki arkadaşımızla 350 sayfadan oluşan bu rehberi 2003 yılında üç ay
içerisinde hazırlamıştık. Hatta CD ortamında temel düzey ve ileri düzey
şeklinde herkesin anlayacağı bir format belirlemiştik. Amacımız türev araçların ülkemizde
anlaşılması için Türkçe temel bir kaynak oluşturmaktı. SPK tarafından daha
sonra Lisanslama sınavlarında temel kaynak olarak kullanılmaya başlandı.
O dönem
itibarıyla CD formatında hazırlanan ülkemizdeki ilk örneklerden biridir. Komik
tarafı böyle bir kitabın üzerinde yazarların isminin yer almasına dönemin Borsa
yöneticileri izin vermemişti.
Bugün Türkiye, doğu ile batı
arasında bir enerji taşıma merkezi konumuna gelmiştir…
Asıl, ilgi alanınız sanıyorum enerji
borsası, bu konuda iyi çalışmalarınız var, nedir bu enerji borsası, ne
anlamalıyız?
Enerji
konusu gerçekten çok boyutlu ve hassas bir konudur. Gerek arz güvenliği gerekse
maliyet ve fiyatların dünya fiyatlarında olması, ekonomik sistemdeki diğer tüm
sektörleri etkilemektedir. Zira enerji üretimde ciddi bir paya sahiptir. Bu
bağlamda Enerji Borsası gerçekten ülkemiz için çok önemli bir konudur. Enerji
perspektifinden Türkiye’nin durumunu özetleyelim. Şöyle ki; yıllardır izlenen
politikalar sonucu Türkiye doğu ile batı arasında bir enerji taşıma merkezi
konumuna gelmiş bulunmaktadır. Bu yönde çalışmalar halen yoğun bir şekilde devam
etmektedir. Türkiye’nin jeopolitik ve
stratejik konumu da bu noktada önemli fırsatlar sunmaktadır. Bir diğer önemli
husus Türkiye önemli oranda enerjide dışa bağımlı bir durumdadır. Enerji
ihtiyacımızın % 75’i ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
EPDK tarafından
her yıl yayınlanan enerji raporlarına göre Türkiye enerji tüketim artışına göre
Dünya da ilk üç arasında yer almaktadır. Ülkemizin göstermiş olduğu son 10
yıllık büyümenin aynı seviyede devam etmesi durumunda yıllık enerji ihtiyacımız
2023 te mevcut seviyenin yaklaşık iki katına, 2035 te ise üç katına çıkması
beklenmektedir. Bu ihtiyacın karşılanması için ise ihtiyaç duyulan yatırım
miktarı 2023 yılı ihtiyacına göre yaklaşık 250 milyar dolar yatırım
gerektirmektedir. Enerji yatırımlarının
özel sektör veya yabancı sermaye ile yapılabilmesi için üretilecek enerjinin
gelecek yıllarda hangi fiyat seviyesinden satılabileceğinin bilinmesine ihtiyaç
var. Bu nedenle enerji piyasalarında fiyatların serbestçe arz ve talebe göre
oluşacağı mekanizmalara ihtiyaç var. Bu sistemi ise ancak bir enerji borsasının
kurulması ile sağlayabiliriz.
Tabii Enerji
Borsası dediğimizde enerji ile ilgili her türlü emtianın alınıp satıldığı
bir Borsa dan bahsediyoruz. Sadece
elektrik değil. Elektrik, doğalgaz, petrol, Kömür, iklim sözleşmeleri burada
alınıp satılıyor olması gerekir. Zira bugün elektriği yukarıda bahsettiğim çok
farklı kaynaklardan üretebiliyoruz.
Türkiye’nin Jeo-Stratejik konumunu
düşünürsek, böyle bir borsanın kurulması bize neler kazandırır?
Böyle bir
borsanın kurulması ile gerek enerji üretenler gerekse tüketenler daha uzun
vadeli planlama yapabilir hale geleceklerdir. Bu durum ise enerji
yatırımlarında uzun vadeli fiyatlar bir gösterge olarak yatırımların
yapılmasında en önemli gösterge olacaktır. Bu durum devlet açısından da bir
nevi erken uyarı işlevi oluşturacaktır. Hatta
bugün devlet tarafından verilen enerji üretim lisanslarının dahi Borsa
şeffaf bir şekilde alınıp satılması mümkün olabilecektir. İstanbul’daki taksi
plakaları gibi.
Yenilenebilir enerji kaynakları…
Bizim bir an önce yapmamız gereken
ne tür çalışmalar olmalıdır, hal böyle iken?
Aslında
enerji kaynaklarına erişim orta ve uzun vade de tüm dünyanın üzerinde kafa
yorduğu bir meseledir. Bu alanda son yıllarda kaya gazı çok popüler hale gelmiş
özellikle ABD’de bu alanda önemli mesafeler alındığını görüyoruz.
Türkiye’nin
yapması gerekenleri gerek Enerji Bakanlığımız gerekse ilgili kurumlarımız
çeşitli stratejik raporlarında ortaya koymaktadır. Bunlardan bir nükleer
santrallerin bir zorunluluk olarak ortaya çıkması, bir diğer konu ise enerji
yatırımlarının özel sektör eliyle yapılmasına yönelik piyasanın
liberalleştirilmesi çalışmalarıdır.
Üzerinde
durulması gereken bir diğer alan ise yenilenebilir enerji kaynaklarının
üretimdeki payının artırılmasıdır.
Böyle bir borsayı kurma da herhangi
bir sıkıntı yaşar mıyız? Yani işin altından kalkabilecek ekipmanımız, kalifiye
elemanlarımız, teknik alt yapımız buna müsait midir? İhtimal sıkıntılar neler
olabilir?
Türkiye’nin
bir Enerji Borsası kurma yönünde kamu ve özel sektör açısından bir konsensus
oluşmuş durumdadır. Hatta bu alanda yasal düzenlemelerde Meclisten geçmiş
bulunmaktadır. Böyle bir Borsayı kurmak için bence yeteri kadar bilgi ve
tecrübeye sahibiz. Önemli olan Borsanın kurulmasından ziyade kurulan Borsanın
başarılı olmasıdır. Yani ilgili tarafların etkin bir şekilde işlem yapacağı ve
yeterli likiditenin oluştuğu, uluslararası yatırımcılarında ilgisini çekebilen
ve hatta benzer rakipleriyle rekabet edebilen bir Borsa olmasıdır.
Borsa kurma
ve işletme olayı gerçekten farklı uzmanlık gerektiren bir alandır. Bu
alanda yetkin bir ekibin iş başında
olması, elektrik, petrol, doğalgaz alanlarında ilgili kuruluşların sisteme
entegrasyonunun sağlanması, fiziki teslimatlar açısından gerekli ve başarı için
önemlidir.
Borsa
işlemlerinde vergisel boyutta işleyişi
engelleyen bir işlem vergisi olmaması gerekir. Diğer bir husus bu borsada işlem
sistemi ve üyelik yapısı dünya uygulamalarına paralel olması zorunludur.
SPK ve EDPK uyumu...
Böyle bir borsaya sahip olan bir
ülke için kar’ın yanında riskler de var mıdır? Varsa ne tür şeylerdir…
Dünya
örneklerine baktığımızda Nordpool, Avrupa Enerji Borsası (www.eex.com),
Amsterdam Power Exchange gibi enerji
borsalarının varlığının bir olumsuzluk
yaratmadığını hatta Enerji piyasalarının çok daha sağlıklı işlediğini
görüyoruz.
Bu konulara değinmişken bir şey daha
sorayım. Bildiğim kadarıyla geçmiş yıllarda Türkiye enerji borsasının
kurulmasına yönelik çok önemli çeşitli teknik raporlar da hazırladınız.
Elektrik, petrol, doğalgaz, kömür, ilklim ve benzeri ürün ve ürün
sertifikalarının alınıp satılabileceği tek bir borsa kurulması yönünde de önerileriniz oldu.. Peki, tüm bunlardan sonra şu bunların içinin
dolduğunu görüyor musunuz, ya da ne aşamada gidişat…
Bizim 2008
yılında çizdiğimiz çerçevede Dünya uygulamalarını örnek alan hatta bir adım
ileride bir yapı önermiştik. Geldiğimiz noktada 6446 sayılı yasa ile Enerji
Piyasaları İşletme AŞ kuruldu. Yeni bir
borsa kurulmasının en önemli riski başarısız olmasıdır. Yani yeterli işlem
yapılmamasıdır. Bu hususa çok dikkat etmek gerekiyor.
Maalesef bu
noktada yapılan uygulamalar hakkında bazı çekincelerimiz var. Spot ve vadeli
piyasanın ayrı yapıda olması. Spot EPİAŞ’ta vadelisi BORSA İSTANBUL’da.
Sadece elektrik alım satıma konu olacak, petrol, doğalgaz, kömür ve sair enerji ile ilgili ürünler henüz gündemde yok. SPK EDPK uyumu önemli. Mevzuat üyelik açısından riskler taşıyor. Mevcut gidişat beni başarı açısından endişelendiriyor.
1 Kasım seçimleri ve döviz kurları…
Döviz çok yükseldi… 7-8 yıl
kıpırdamadı neredeyse… Neden böyle oldu ve gidişatı hakkında öngörüleriniz
neler?
Türkiye
maalesef 2009 yılından itibaren patinaj yapmaya başladı. İhracat artıyor ama
ithalat daha fazla artıyor. Enerjiden kaynaklı cari açık sorunu bir türlü
çözülemedi. Borçlanma rakamlarının zorlayıcı bir noktaya gelmesi, doğrudan
yabancı sermaye girişindeki yavaşlama, yerli sermayenin dış yatırımlarının daha
fazla olması başlıca nedenler.
Bunlara
ilave olarak siyasi istikrarın riskli hale gelmesi gibi sebeplerle yatırımcıların
dövize yönelmesi, kurlarda ciddi artışa neden olmuştur. 1 Kasım seçimleri sonrası çıkacak tablo
kurların yönünü tayin edecektir.
Petrol, enerji fiyatlarının
yükselmesinde borsaların rolü nedir?
Dünya
piyasalarında 10 yıl sonrasına kadar ay ay vadeli petrol alım satımı
yapılabiliyor. Hem de çok cüzi teminatlarla petrolün fiyatını alıp
satıyorsunuz.
Fiyatların
düşmesinde ABD’nin Rusya’ya karşı dış politikası önemli. İRAN ile batının
uzlaşması. Düşen petrol fiyatları karşısında petrol ihraç eden ülkelerin
üretimlerini artırması bir kısır döngü oluşturdu.
Tüm bu beklentiler Borsalarda petrol fiyatlarına yansıyor.
Sanayicimizin enerji maliyetlerinden
dolayı dünyadaki rekabet gücü…
Elektrik faturalarımız konusunda
epeyce sıkıntı var gibi, biraz fazla para ödüyoruz sanki. Bu Enerji borsası
kurulursa faturalara da olumlu yansır mı bu durum sizce? Birde gerçekten çok mu
ödüyoruz diğer ülke ortalamalarını göz önüne alırsanız….
Maalesef
enerjide dışa bağımlı konumumuz değişmediği sürece bizler diğer ülkelere göre
biraz daha yüksek fatura ödemeye devam edeceğiz gibi. Bizim ödediğimiz
faturalardan ziyade sanayicimizin enerji maliyetlerinden dolayı dünyadaki
rekabet gücü daha önemli bir husus.
İstihdam açısından düşünürsek… Boru
hatlarının geçeceği yerler için neler söz konusu?
Tabi, olumlu etkileri olacak öyle ya, Boru hatları
bir çok yerlerden geçecek, haliyle ekonomik bir takım katkıları da olacak projenin
geçtiği güzergahlarda değil mi, istihdam açısından yani…
2030’lu yıllarda dünya da enerji
ihtiyacının yüzde 60-70 arasında bir oranda artacağı varsayılıyor. Bu durumda
kaynaklar sınırlı. O zaman neler olacak?
Hala dünya
bu soruna bir çözüm bulabilmiş değil. Teknolojik gelişmeler öne çıkıyor.
Elektrikli araçlar, güneşten enerji üretilmesi, enerji verimliliği vb benzeri
alanlarda birçok çalışma devam ediyor.
Gelecek yıllarda enerji fiyatları…
Gelecek yıllar için öngörünüz ne?
Yani bu enerji maliyetlerimiz ne halde olacak ve halka nasıl yansıyacak,
‘Perşembe Çarşambadan görünür’ derler ya hani, o misali…
Gelecek
yıllarda enerji fiyatlarının nasıl seyredeceği birçok faktöre bağlı. Dışa
bağımlılıktaki değişme, enerji üretim kapasitesindeki artış ile arz talep
dengesi. Türkiye’nin ekonomik büyümesinin artan oranlarda devam etmesi. Döviz
kurları iklim şartları belirleyicidir. Orta vade için mevcut seviyelerin kısmi
bir artışla devam edeceğini öngörebiliriz.
Gelelim şu emtia borsalarına… Bu
meselede uzmanlık alanınıza giriyor, nedir ne işe yarar bu emtia borsaları?
Emtia
Borsaları da Türkiye açısından çok önemli bir konudur. Bu noktada 2005 yılında
yapılan yasal düzenlemeler var. 5174 sayılı kanunun 53. Maddesinde Türkiye Ürün
İhtisas Borsası kurulması için yasal altyapı oluşturulmuştur. Yine konu ile ilgili 5300 sayılı Tarım
Ürünleri Lisanlı Depoculuk kanunu 2005 yılında yasalaştı.
Bugüne kadar
bu alanda maalesef arzu edilen hedefe ulaşılamadı. Bunun çok çeşitli nedenleri
var. En önemlisi bu alanda yapısal dönüşüm yavaş ilerliyor. Oysa Türkiye Emtia
Borsasısın kurulması ve başarılı bir şekilde faaliyete geçmesi, Türkiye’yi
gerçekten bir ticaret üssü yapabilir. Sadece Türkiye sınırları içerisinde değil,
etrafımızdaki birçok ülkedeki ürünü bu borsada güvenilir bir şekilde alım
satıma konu yapmak mümkündür. İşin özü şu: alıcı almak istediği ürünün kalitesi
ve miktarının beyan edilen şekilde ve teslim edilmesini bekler, satıcı ise
satmış olduğu ürünün bedelinin kendisine ödenmesi konusunda güvence ister.
Emtia borsasını öyle bir yapılandırırsınız ki alıcıda satıcıda Borsanın
güvencesi altında işlemlerini yapabilir. Buna örnek vermek gerekirse Londra
Metal Borsası iyi bir örnektir. Demir Çelikte bu Borsanın Türkiye de bile
anlaşmalı depoları var. İşlemler ise Londra da yapılmaktadır.
Türkiye bir an önce Emtia Borsasını
hayata geçirmelidir…
Tamam... Peki, Türkiye olarak bizim yapmamız gereken
neler var bu konuyla ilgili…
Tabii ki
var… Hatta dünya metal ticaretinde piyasa bu borsa da (Londra)
belirlenmektedir. Türkiye bir an önce uluslararası alanda faaliyet gösterecek
Emtia Borsasını hayata geçirmelidir. Bu noktada bir diğer önemli husus ise
Lisanslı Depoculuğun kapsamını sadece tarım ürünleriyle sınırlamamak gerekir.
Zira ülkemizde demir çelik ürünlerinin, mermerin, kerestenin ve benzer tarım dışı
birçok sanayi ürününün organize bir piyasası yoktur. Bu ürünlerinde lisanslı
depoculuk kapsamına alınarak Emtia Borsası kapsamına alınmasında yarar var.
Bunun için Lisanslı depoculuk kanununda yer alan tarım ürünleri ibaresinin
çıkarılarak tüm ürünleri kapsayacak şekilde güncellenmesi yerinde
olacaktır. Bir başka düzenleme ise bu
ürünlerdeki KDV uygulamalarının sadeleştirilmesi ve farklılıkların
giderilmesidir.
Bu borsalara karşı
müteşebbislerimizin ilgisi nasıl biraz yabancılar gibi, daha doğrusu bizim
ticaret kültürümüze yabancı gibi. Ne yapmak gerekir, neler önerirsiniz bu borsa
mensuplarına ya da müteşebbislere…
Maalesef
emtia ticaretinin diğer yatırım araçları gibi kolayca alınıp satılabilir hale
gelmesi için yapmamız gereken çok şey var. Öncelikle ülkemizde Borsa denince
akla sadece döviz, tahvil bono ve hisse senetleri piyasası geliyor. Tarım
ürünleri ise sınırlı sayıda ilgili sektör kuruluşları tarafından fiziki ticaret
şeklinde yapılıyor. Bu alanda veri eksikliği, ticaretin tek bir merkez yerine
çok farklı merkezlerde yapılması. Kalite standartlarında birliğin sağlanamaması
gibi sorunlar devam ediyor.
Bu konuyu ülkemizde
geliştirmemiz çok önemli. Bunun yapılabilmesi için özel sektöre ve kamuya birçok
sorumluluk düşüyor. Tarım ürünleri
ticaretinde çok önemli yapısal dönüşüm gerekiyor. Maalesef buda çok yavaş
ilerliyor.
Mevcut Anayasanın 130. maddesine
göre üniversitelerin…
Birde önemli bir çalışma
yapmışsınız… YÖK tasarısı ile ilgili, sanıyorum... YÖK yasasında bir takım
değişiklikler yapılıyor günümüzde… Ne tür çalışmalardı sizin yaptığınız o
çalışmalar? Belki YÖK ün bu çalışmalara katkı sağlayacak türden bir şeyler
olabilir, kısaca paylaşır mısınız?
Bu konu benim özel ilgimi çeken bir
alandır. Türkiye son 10 yılda birçok
alanda ciddi yapısal değişim göstermiştir. Eğitim konusunda birçok değişiklik
yapılmasına rağmen Üniversiteler ile ilgili en kapsamlı değişiklik yeni YÖK
yasa taslağı ile gündeme geliyor. Benim iki oğlumdan biri Vakıf
Üniversitesinde, diğeri de Devlet üniversitesinde okuyor. Son birkaç yıldır
bende kendi alanımla ilgili yüksek lisans öğrencilerine ders veriyorum. Borsa
ve sermaye piyasaları perspektifinden bakış açımızı da ekleyince bize göre
farklı bir resim ortaya çıkıyor. Bu konuyu kısaca özetleyecek olursak;
Halen mevcut Anayasanın 130.
maddesine göre üniversitelerin ticari amaçla kurulması ve faaliyet
göstermesi yasaktır. Bu durum kreş, anaokulu, ilk orta ve lise eğitiminde
birçok özel okulun ticari amaçla faaliyet gösterdiği dikkate
alınırsa ciddi bir çelişki ve Üniversiteler ile ilgili yasağı
anlamsız kılmaktadır.
Peki... Bu nokta da size göre olması gerekenler, tavsiyeleriniz…
Bana göre olması gereken ise,
-Üniversitelerin özel sektör
mantığı ile faaliyet gösterecek şekilde AŞ olarak kurulmasının önü açılmalı, (
Yeni YOK yasa taslağında bu yönde düzenleme var)
- Üniversitelerin kurulması ile
ilgili çerçeve şartlar belirlendikten sonra o şartları sağlayan herkes
üniversite kurabilmeli, Üniversitelerde kontenjan sınırlaması
kaldırılarak her üniversite kendi kapasitesine göre alacağı öğrenci
sayısını kendisi serbestçe belirleyebilmeli,
- Üniversitelerin toplam öğrenci
sayısısın asgari %15 i tam burslu olacak şartı getirilmeli ( bu durumda mevcut
devlet üniversitelerinin kapasitesi kadar parasız eğitimin önü açılmış olur)
- Tüm üniversiteler mali
açıdan bağımsız denetime tabi olma şartı getirilmeli ve bu raporlar
yayınlanmalı,
- Üç farklı alanda (Tıp, Mühendislik, Genetik gibi) devlet
üniversitesi olmalı buralarda bilim adamı niteliğine haiz öğrenciler
alınmalı (Yurt içi ve Yurt dışından)
- Yukarıda belirtilen üç devlet
üniversitesi hariç diğerleri kademeli olarak özelleştirilmeli.
Üniversitelerin performans
kriterleri olarak;
- Marka ve patent sayısı ( tescil edilmiş)
- Geliştirilen patent ve projelerin uygulamaya
geçirilmesinde şirketlerle ortaklık sayısı
- Eğitim faaliyetleri dışında bu alandaki
gelirleri (Çeşitli rasyolar ile ölçülebilir)
- Mezun ettiği öğrencilerin iş bulma yüzdesi ve bulunan işlerdeki
ücret seviyesi
Bunlar yapıldığında Türkiye de
gerçek manada bilimsel eğitimde başarı ve ciddi bir kalite yükselmesi
olacaktır.
Son olarak Halka açık
üniversiteler, sermaye piyasalarından kaynak temin ederek patentlerini veya
projelerini hayata geçiren üniversitelerden bahsedebiliriz. Bu bakış açısı aynı
zamanda Ülkemizde üniversite okumak isteyen herkese fırsat sunmanın
yanında yurt dışından da ciddi talep görecek şekilde yapılandırıldığında
otomotiv ihracatından daha fazla gelir eğitim ihracatından elde edilebilir.
Üniversite eğitimi en az elli yıl
sonrasını dikkate alarak uzun vadeli planlama yapılmasına imkan verecek şekilde
yeniden düzenlenmelidir.
Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
- ABD'deki tarım alanlarının yabancılara satışı tartışılıyor
- Kanada'da yabancılara konut satışı yasaklandı
- "Hillary'nin Trump'ın yatak odasını izlettiğine dair delil var"
- İsrail ülke sınırlarını yabancılara kapattı
- "Taleban yabancılara ve Afganlara izin verecek"
- Lübnan'da çocukların %30'u yataklarına aç giriyor
- Londra'da yoğun bakım yatakları SOS veriyor
- Japon hastanelerinde yatak bulunmuyor
- 9 günde 4 bin yataklı hastane kurdular!..
- AB'den yabancılara seyahat kısıtlaması