radyobir
radyobir

Diyarbakır diken üstünde!..

Diclekent semtinde gençler sorularıma cevap vermeden önce gazeteci kimliğimi görmek istiyorlar.

26 Temmuz 2015 08:09 | Güncelleme :26 Temmuz 2015 14:43 | Kategori: Yaşam

"Kusura bakma abla, ama kiminle konuştuğumuzu bilmek zorundayız" diyorlar.

Bir pastanede işçi olarak çalışan Semih Doğru ve Agit Baran, Suruç'taki patlamayı 'vahşi bir saldırı' olarak niteliyor. Kobani'ye yardımları ulaştırmak için birkaç defa Suruç'a gittiğini kaydeden Agit, 'bombacıların elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını' da devletin bir eksiği olarak değerlendiriyor.

"Orada ölenlerle birlikte bizim de insanlığımız öldü" diyen Doğru, Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesinin de "kabul edilemez" olduğunu söylüyor. Çözüm süreci ve ateşkesin bundan zarar göreceğini savunan genç "Polisler de ekmek parası için çalışıyor. Onlara da yazık değil mi? Burada Kürtlerle Türkleri birbirine düşürecek bir oyun oynanıyor" diyor ve batıda Kürtlere karşı oluşan 'terörist' algısından rahatsız olduğunu ekliyor.

Savaştan yana olmadığını söyleyen Doğru, buna karşılık Türkiye'nin IŞİD mevzilerini vurma konusunda geç bile kaldığını öne sürüyor: "IŞİD Müslüman olduğunu iddia ediyor, ama yaptıkları hiçbir din ve insanlığa sığmaz. Onlar yüzünden İslamiyete karşı büyük bir tepki oluştu. Türkiye çok daha erken müdahale etmeliydi."

Arkadaşı Agit Baran (25) ise, IŞİD'in vurulması konusunda onunla aynı fikirde olmadığını, bu operasyonun arka planında Türkiye'nin YPG'ye saldırmak gibi bir planı olduğunu ileri sürüyor. Baran'a göre, "Türkiye, orada bir Kürt varlığı kabul etmediğini hep söylüyor. Bence asıl hedef IŞİD değil, Suriye'ye girerek YPG'nin hareket alanına müdahale etmek istiyor."

Diyarbakır bu aralar olabildiğince sessiz görünse de şehrin en işlek semtlerinden Ofis semti her zamanki gibi yine kalabalık.

Eskiden müzik kanallarının açık olduğu kafelerde televizyon ekranlarında sadece haber kanalları var. Kentte siyaset her zaman en fazla konuşulan konu oluyor. Cuma günü öğle saatlerinde, yani Türk uçaklarının Kandil'i vurmasından bir kaç saat önce, gündemde Türkiye'nin IŞİD'e yaptığı hava operasyonu ve 16 ilde yapılan gece baskınları vardı.

"Amaç Cerablus"

Ofis semtinde bir kahvede oturan Nusret Akın (50) IŞİD'e yapılan hava operasyonu ile Türkiye'nin Cerablus üzerinden hakimiyet sağlayarak bir tampon bölge oluşturmak istediğini söylüyor ve olup bitenleri uzun vadede Kürt kantonlarının birleşmesini engellemeye yönelik bir hamle olarak görüyor.



Nusret Akın'a göre, ateşkes ve çözüm süreci aslında çoktan bitti.

Suruç'taki patlamanın Ağrı'daki olaydan ve Diyarbakır'daki patlamadan bağımsız ele alınmaması gerektiği görüşünde Akın. "Bütün bunları AKP'nin Kürt sorununa yaklaşımının bir sonucu. Ben Suruç'taki patlamada AKP'nin çok ihmali olduğunu düşünüyorum. Maalesef devlet aklı her zaman Kürt ve Türkleri çatıştırma üzerinden kendini kurguluyor. Türkler, devlet bizi temsil ediyor diye sevinmesin zira atılan bu adımlar ne Türkün, ne Kürdün hayrınadır" yorumunu yapıyor.

Ortada tek taraflı bir ateşkes olduğunu, hükümetin yaptığı açıklamalarla bu sürecin çoktan bittiğini söyleyen Nusret Akın, "Polislere saldırı olayından önce, hükümetin ve cumhurbaşkanının yaptığının açıklamalar ortada süreç bırakmadı" diyor.

Hüdapar'lılar konuşmak istemiyor

Aynı semtte Hüdaparlı olduğunu bildiğim bir esnafın dükkanına giderek son gelişmeler ilişkin görüşlerini almak istiyorum. Konuşmak istemiyor. Gülerek "Boşverin, bu süreçte en iyisi konuşmamak. Hele Diyarbakır'da yaşıyorsanız ve bu kadar kritik olaylar yaşanıyorsa hiç konuşmamak en iyisi" diyor.

Hüdapar'ın, IŞİD'le bağlantılı olduğu algısı bölgede hakim.

Zira Diyarbakır'da 6-7 Ekim olayları sırasında birçok Hüdapar mensubu uğradıkları saldırılarda hayatlarını kaybettiler. Suruç patlamasından sonra İstanbul ve Adana iki muhafazakar iki kişi öldürüldü. Bu yüzden çekindiğini anlayabiliyorum."Allah sulh versin. Siz bizimle değil de, gidin parti yetkilileriyle konuşun. Kusura bakmayın" diyor.

"Kürtler bölücü olsa askere gider mi?"

İster Hüdapar'lı olsun ister HDP'li artık kimse eskisi gibi demeç vermek heveslisi değil. Bir de son zamanlarda insanlar fotoğrafların çekilmesi konusunda da oldukça çekingen.

Hüseyin Sünük (19) adlı genç de fotoğraf konusunda çekinenlerden.

Diyarbakır'da bir semtten diğerine giderken on yerde arama yapıldığını, ama IŞİD militanlarının elini kolunu sallayarak her yerde bomba patlatabildiğini söylüyor. "Bence devlet barış istemiyor, yoksa bu tür olayları önleyebilecek gücü yok mu?" diye soruyor.

Bu sefer de adını veren ama soyadını vermek istemeyen bir gençle karşılaşıyorum. Cihan adlı genç, iki hafta sonra Karadeniz'de bir ilçeye askere gidecek. Ülkenin son durumundan oldukça dolayı kaygılı.

"Silah altına girecem. Kürtlere, bölücü ve terörist diyorlar. Öyle olsak askere gider miyiz? Ama ben hiçbir surette kimseyi öldürmek istemem, bunu yapacağıma ölmeyi yeğlerim" diyor. O da birçok kişi gibi IŞİD'in yeni saldırılar yapabileceği tehlikesine dikkati çekiyor.

"Yabancılardan ve çantalardan korkar olduk"

Bir başka kahvede yanlarına gittiğim iki kişi sırt çantamdan tedirgin oluyorlar.



Arkadaşı Fahri Kolaç'la (sağda) sorularımızı yanıtlayan Aziz Yaşar önce 'IŞİD saldırıları
yüzünden çantalardan korkar olduk' diyor.


Aziz Yaşar "Kusura bakmayın ama IŞİD bombaları yüzünden artık yabancılardan ve çantalardan korkar olduk" diyor.

Fahri Kolaç, IŞİD'in Irak, Suriye ve Türkiye'de en büyük hedefinin Kürtler olduğunu, Türkiye'deki derin devletin kendini bu örgüt üzerinden yeniden inşa ettiğini savunuyor.

"Cumhurbaşkanının bu açıklaması hem ateşkesi bitirir hem de süreci…"

Kolaç, PKK'nın Ceylanpınar'daki polis saldırısını tasvip etmediğini belirtiyor.

Aziz Yaşar kanın kanla temizlenmeyeceğini, polislerin öldürülmesinin yanlış olduğunu söylüyor. "80 vekili gönderdik ki siyasetin önü açılsın. Beş yıl önce kimsenin aklına vekillerin İmralı ve Kandil arasında gidip geleceğini düşünemezdi" diyerek çözüm sürecinin devam etmesini temenni ediyor. Tam o sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan canlı yayında son operasyonlara ilişkin açıklama yapmaya başlıyor.


Erdoğan'ın Cuma günü öğleden sonra yaptığı açıklama Diyarbakır'da dikkatle izlendi.

"DAEŞ, PKK, DHKPC adları farklı olsa da hepsi terör örgütü. Milli güvenliğimizi tehdit eden bütün yapılanmalara karşı tüm kurumlar gerekli adımları atacaktır. 16 ile yapılan bu operasyonlara kararlılıkla devam edeceğiz. Diyarbakır ve Ceylanpınar ve Oğuzeli'nde bedel ödedik ama bu bedeli terör örgütünü arkasını alanlara ödenecektir."

Konuşmayı büyük bir dikkatle izleyen Aziz ve Fahri, açıklamanın çok sert olduğunu söylüyorlar: "Resmen savaş ilanı, kendinizi savaşa hazırlayın diyor. Açıklaması çok korkutucu.''

Cumhurbaşkanı devam ediyor "Terör örgütü silahı bırakmalı, yoksa sonucuna katlanmalı."

Aziz, PKK'nin silahı bırakacağını sanmadığını ama Cumhurbaşkanın bu açıklamasının hem ateşkesi hem de çözüm sürecini bitireceği değerlendirmesini yapıyor.

Aziz'in tahminleri gerçekleşiyor.

Erdoğan'ın açıklamasından bir kaç saat Diyarbakır semalarında gecenin sessizliğini savaş uçaklarının gürültüsü bozuyor, sosyal medyada önce Diyarbakır'dan uçakların havalandığı mesajları yayılıyor, bir kaç dakikaya kalmadan bu mesajlara Kuzey Irak'tan atılan tweetler karışıyor: Türk savaş uçakları Kandili bombalıyor.

Ardından da PKK'dan 'ateşkes anlamını yitirdi' açıklaması geliyor.

Peki çözüm sürecine ne oldu?

Yanıtı bilinmeyen bir soru bu, muhtemelen soruların en önemlisi.



Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI