"Suriye ve Irak'ta can, mal, namus güvenliği tamamen ortadan kalktı. Türkiye kendi eliyle terörist gruplarla komşu oldu. Başbakan'ın izlemiş olduğu Ortadoğu politikası sakattır, yanlıştır. İşte ittifak kurduğunuz örgütlerden biri sonunda geldi, silahları size doğru yöneltti. Musul'u ve Türk Başkonsolosluğu'nu işgal etti, burada bulunan 49 vatandaşımızı, diplomatımızı, görevlimizi esir aldı. Bu yetmedi Irak'ta çalışan işçi ve şoförlerimizi esir aldı. Başbakan'ın konuşmalarını dikkatli bir şekilde izliyorum. Neredeyse IŞİD'in adını ağzına alırken 'salavat' getirecek. Çok kibar, çok ince. Sanki karşısında 1000 yıllık bir devlet ve diplomasi tecrübesi olan bir ülkeden, bir devletten bahsedercesine büyük nezaket göstermeye özen gösteriyor.

BAŞBAKAN’A SORU

Şimdi Sayın Başbakan'a soruyorum: Bu eli kanlı terör örgütüne karşı gösterdiğiniz bu nezaket ifadeleri ve üslup neyin eseridir? Hangi sebepten böyle davranıyorsunuz? Dünya bu örgütü gelmiş geçmiş en eli kanlı örgütü ilan etmişken siz hâlâ bu canilere karşı bu ince diplomatik üslubu niçin sürdürürsünüz? Yoksa çok derin işbirlikler yaptınız geçmişte de sert ve ağır demeçler verdiğiniz zaman o geçmişteki işbirliğinizden bahseder de mahcup olurum diye mi korkuyorsun? Eğer böyle düşünüyorsanız bu binlerce yıllık devlet tecrübesi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Başbakanı’nın benimseyeceği üslup değildir.

AĞIRLIK KOYUN

Türkiye'den ağırlığını koyması beklenmektedir. Bir an önce vatandaşlarımızın bırakılmasını istiyoruz. Dünyanın dört bir yanından gelenlerin Türkiye'den Suriye ve Irak'a geçiyor, orada çatışıyor olmaları, Suriye ve Irak ordusuyla çatıştıktan sonra yoruluyor ve kebap yemek için Türkiye'ye geliyor olmaları, Türkiye'nin de önemli bir riski bağrında barındırdığını göstermektedir. Bu örgütler Türkiye açısından da risk oluşturmaktadır."