radyobir
radyobir

Yemen savaşının pençesindeki çocukları kim koruyacak?

Eğer acının bir adresi olsaydı, bu Yemen'deki isyancı Husi savaşçıları ile dağların arasına sıkışmış Taiz kentinin al-Raşid Caddesi olabilirdi.

26 Temmuz 2023 07:30 | Kategori: Ortadoğu

Bader bir bomba nedeniyle sağ bacağını kaybetmiş

Derme çatma evlerin dizili olduğu bu dar cadde üzerinde yaşayan çocuklar dünyanın unutmaya yüz tuttuğu bir çatışmadan kaçamıyor.

Siyah saçlı narin bir çocuk koltuk değnekleriyle çukurların etrafında seke seke bize yol gösteriyor.

Bader al-Harbi yedi yaşında. Yemen iç savaşından iki yaş küçük.

Sağ bacağı dizinin altından kesilmiş. Tişörtü üzerinde "Spor" yazıyor.

Bader evinin arka bahçesindeki taşların üzerinde oturuyor. Kesik bacağı bir yanda, diğer ayağında ayakkabı yok.

Ağabeyi Haşim hemen yanında duruyor, kardeşinin travması ve sessizliğini paylaşıyor.

Haşim'in de sağ ayağı ezilmiş ve bir parmağı eksik. Elleri sürekli yaralarını ovuşturmak istermişçesine hareket halinde.

İki kardeş geçen yıl Ekim ayındaki bir Husi bombardımanı sırasında okuldan eve gelirlerken vurulmuşlar.

Babaları al-Harbi Nasser al-Majnahi o günden beri çocukların okula gitmediklerini söylüyor.

Baba al-Manjahi "Her şey tamamen değişti" diyor:

"Artık dışarıda diğer çocuklarla oynamıyorlar. Sakatlandılar. Korku içindeler ve psikolojik sorunları var."

Sesi çok daha küçük bir çocuğunmuşçasına yumuşak çıkan dokuz yaşındaki Haşim tekrar okula gitmek istediğini söylüyor.

"Çalışmak ve öğrenmek istiyorum" diyor.

Bader'e de okula dönmek isteyip istemediğini soruyorum.

"Evet" diyor: "Ama bacağım yok. Nasıl gideceğim ki?"

Babaları bir sonraki dönem için çocukları okula kaydettirmediğini çünkü ulaşıma verecek parası olmadığını söylüyor. Ailesini daha güvenli bir yere götürme imkânı da yok:

"Korkuyoruz ama başka bir yerde yaşamamız mümkün değil, çünkü kira daha yüksek olacaktır. Yani ölsek de kalsak da burada olmaya mecburuz."

Yemen'de iç savaş 2014 yılında başlamış, kısa süre sonra bölge güçlerinin birbirine muhalif kesimleri desteklemesiyle tırmanmıştı.

Sünni Suudi Arabistan Yemen'in uluslararası toplum tarafından tanınan hükümetini desteklerken Şii İran, "Ensar Allah" olarak da bilinen Husi isyancılarına destek veriyor.



Çatışmaların başlamasının üzerinden geçen dokuz yılda Taiz çok ağır yara aldı

Eylül 2014'te Husi isyancılar Yemen'in başkenti Sana'da kontrolü ellerine geçirdi ve hükümet güçlerini dışarı sürdü.

Mart 2015'te Suudi Arabistan öncülüğündeki ve İngiltere ile ABD'nin de desteklediği koalisyon Yemen'deki iç savaşa müdahil oldu.

Suudiler hükümet güçlerini kısa sürede yeniden iktidara taşıyacak kısa süreli bir operasyon vadetmişlerdi. Ancak sonuç öyle olmadı.

Suudilerin ilk müdahalesinden sekiz yıl ve binlerce hava saldırısı sonra, Husi isyancılar halen başkent Sana'nın kontrolünü ellerinde tutuyor.

Suudiler artık kolay bir çıkış yolu arıyor. En azından askeri açıdan.

Taiz cephesinde ise Bader ve Haşim her gece çatışma sesleriyle uyuyor, her sabah çatışma sesleriyle uyanıyor.

"Patlamalar duyuyorum" diyor Bader:

"Sonra keskin nişancılar da var. Mahalledeki her şeye ateş açıyorlar. Hemen yanımda bir patlama olabilir gibi hissediyorum ya da evimi havaya uçurabilirler."

Birkaç adım ötedeki komşu eve geçiyoruz. Burada da yine paramparça edilmiş bir çocukluk öyküsü var.

Amir kapının eşiğinde bizi karşılıyor. Sarı bir tişört giymiş, sessiz ve hüzünlü üç yaşında bir çocuk.

Sağ bacağının yerinde metal bir protez var. Babası Şerif al-Amri ayağa kalkması için ona yardım ediyor, sık sık eğilip oğlunu alnından öpüyor.



Babası Amir'in bacağını kaybettiği patlamanın "her anını hatırladığını" söylüyor

Amir de Bader ve Haşim'le aynı gün sakat kalmış. İki bombalı saldırı arasında yalnızca birkaç saat var.

Yolun karşısında bir akrabalarının evindelerken meydana gelen patlamada amcası ve altı yaşındaki kuzeni hayatlarını kaybetmiş.

Amir hayatta kalmış ama yaraları hafızasında taptaze.

Şerif oğlunun acılarını kelimelere dökerken Amir öğle sıcağında babasının kucağında uyukluyor:

"Patlamanın olduğu andan hastaneye getirilmesine kadar her anı hatırlıyor. 'Amcama şöyle oldu, kuzenime böyle oldu.'

"Dumanlardan bahsediyor, kanların nasıl aktığını gördüğünü söylüyor. Etrafta oyun oynayan çocuklar görünce çok üzülüyor. 'Benim bacağım yok ki' diyor."

Bu cadde üzerindeki her evde bir ölçü korku hissediliyor. Munir'in evine ise biraz daha büyük pay düşmüş.

Dört çocuk babası Munir beni aile evindeki bir koridordan geçiriyor. Burası ateş hattının ortası. Husi isyancılar komşuları kadar yakın, 20-30 metre uzaklıkta.

Munir "Önümüzde bir keskin nişancı var" diyor. Oturma odasının penceresi önünde eğilerek "Camı açsam onu görürüm şimdi. Dışarı bahçeye çıkarsanız da üzerinize ateş açar" diye konuşuyor:

"Burada Taiz'de korku içinde yaşıyoruz. İnsanlar ne zaman bir füze ya da bir keskin nişancı tarafından vurulacaklarını bilmiyorlar. İnşallah barış gelir de Yemen de eski güzel günlerine geri döner."

Koridorda en büyük oğlu Muhammed'le tanışıyoruz. Tekerlekli sandalyede, 14 yaşında, hareketli bir çocuk.

Okulu bombalandığında diğer öğrenciler kaçarken kendisini geride bırakmışlar. Evi bombalanırsa ailesi onu kurtarmaya çalışırken yaralanır diye korkuyor.

Taiz üç bin günü aşkın süredir kuşatma altında. Hükümet ve isyancı Husi güçlerinin çatışma ortamından çocuklar da muaf değil.

Genç bir doktor 2015'ten bu yana Husi bombardımanları, mayınlar ya da patlamamış mühimmat nedeniyle sakatlanan 100'den fazla çocuğu tedavi ettiğini söylüyor.

Taiz'de yaralanan ya da öldürülen çocukların çoğu Husi isyancıların kurşun ya da bombalarının hedefi olmuş.

Bir bölümü savaşın ilk yıllarında Suudiler öncülüğündeki koalisyonun hava saldırılarında hayatlarını kaybetmiş ya da hükümet güçlerince öldürülmüş.

Yemen savaşının tüm taraflarının elinde kan var.

Birleşmiş Milletler'in geçen yıl vardığı ateşkes altı ay yürürlükte kalmıştı. O günden bu yana çatışmalar daha düşük yoğunlukta. Yani artık topyekûn bir savaş yok ama barış da yok.

Suudi Arabistan ve İran el sıkıştılar, ilişkilerini düzelttiler. Suudiler ve Husiler arasında da görüşmeler yapılıyor. Ancak kaynaklarımız bu görüşmelerin sekteye uğradığını söylüyor. Yemen'de çatışan taraflar arasında ise bir müzakere ortamı bulunmuyor.

Ülke giderek paramparça olmuş, yeniden bir araya getirilmesi mümkün olmayan bir yapboza benziyor.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin desteklediği bir ayrılıkçı hareket Güney Yemen'in 1967-1990 döneminde olduğu gibi yeniden bağımsızlığını istiyor.

Darmadağın olmuş bir ülkede açılan bir diğer yarık da bu.



Yemen'e çatışmaların şiddetlendiği Mart 2015'ten bu yana yedi kez geldim. Uluslararası toplum barış için atılan adımlardan bahsederken burada yılgınlık ve umutsuzluk hâkim.

Birçok kişi Yemen'in ayakta kalabileceğinden şüpheli. Birçok başkası Husilerin barışa yanaşmayacağını düşünüyor.

Adını gizlemek isteyen 20'li yaşlarındaki bir Yemenli "İktidarın Allah'ın kendilerine verdiği bir hak olduğunu iddia ediyorlar. Peygamberin dedeleri olduğunu öne sürüyorlar. Silahlarını bırakıp da demokrasi ve seçim ortamına döneceklerini hiç sanmıyorum" diyor.

Yemen'in güneybatısındaki iç mülteciler için kurulmuş kampların yöneticisi Cemal Mahmud al-Masrahi de Husilerin barışa razı olacağını düşünen "uluslararası toplumun hayal gördüğünü" söylüyor.

Yemen'in 32 milyonluk nüfusunun büyük bölümünün yaşadığı ve Husilerin kontrolündeki ülkenin kuzeyinde de halkın nabzını ölçmek istiyorduk.

Ancak Yemen'e gelmemizden sonra Husiler kuzeye geçiş iznimizi askıya aldı.

Sana'daki insan hakları savunucuları ülkenin defakto yöneticileri haline gelen Husilerin giderek daha baskıcı olduklarını savunuyor.

Biz al-Raşid Caddesi'nden ayrılırken Bader kapının önüne çıkıyor, aaa caddenin kenarında bir başına oturuyor.

Babası Amir'i bisikletin üst borusuna oturtmuş, "Korkma yavrum" diyor, "Yanındayım."

Oğluna "Sana ne alayım?" diye soruyor.

"Bana silah al" diyor Amir bebek sesiyle tezat oluşturan sert kelimelerle:

"O zaman silahıma mermiler koyar ve bacağımı benden alanlara ateş edebilirim."

Yemenli çocukları açlık da tehdit ediyor

Motosikletin üzerinde, aşırı sıcakta, kargacık burgacık yollarda zorlu bir üç saatlik yolculuk. Ama Rajah Muhammed'in hasta oğlu Awam'ı Taiz'deki özel bir çocuk hastanesine getirmesi için başka yol yok.

Kızıl Deniz kıyısındaki Mocha'daki evlerinden Taiz'e yolculuklarının masrafını kazanmak için 10 gün çalışmış. Yolculuk 20 bin Yemen riyali tutuyor, yani yaklaşık 14 dolar.

Awam Yemen'deki hastaneye getirildiğinde sağlık görevlileri hemen boyunu, ağırlığını ölçmek istemiş. Ancak Awam'ın ne kadar aç kaldığını anlamak için bunlara zaten gerek yokmuş. Bir deri bir kemik kalmış kolları, şişmiş midesi zaten hikâyeyi anlatıyormuş.

Beş çocuk babası Rajah bir yılı aşkın süredir oğlunun hayatını kurtarmaya çalışıyor.



Rajah Mohammed oğlunu hastaneye getirmek için üç saat yolculuk yapıyor

Awam'ın yatağının başucunda bir yandan bir karton parçasını sallayarak oğlunu serinletmeye çalışırken "Hep ateşi var" diyor:

"Mocha'daki bütün hastanelere gittik. Awam'ı buraya getirmemizi söylediler. Çocuklarımı doyuramıyorum. Bazen sadece ekmek yiyor, çay içiyoruz. Bazen bir ay ağzımıza başka lokma girmiyor."

Açlık Yemen'in başlıca sorunlarından biri ama hayatları yok eden, fiyatları tırmandıran, dört milyondan fazla kişinin evsiz kalmasına yol açan ve ülkedeki sağlık merkezlerinin yarısının kapanmasına yol açan çatışmalar durumu daha da vahim hale getirmiş.

Rajah savaş nedeniyle evsiz kalan milyonlarca insandan biri. "Altı yedi kere evimizi kaybettik. Mayınlardan korktuğumuz için her defasında yeni bir yere taşınmamız gerekti" diyor.

Açlık Yemen'deki birçok çocuk gibi Rajah'ın oğlunu da doğumundan beri tehdit ediyor.

BM verilerine göre Yemen'de beş yaşın altındaki yaklaşık 500 bin çocuk akut yetersiz beslenmeden muzdarip ve hayatta kalmaya çalışıyor.

Ancak Awam'ın bir sorunu daha var. Yapılan testler lösemi olabileceğine işaret ediyor. Bu uzun bir tedavi sürecine ihtiyacı olacak demek.

Rajah için oğlunu hastanede tutmaya çalışmak evdeki diğer çocuklarını aç bırakmak anlamına geliyor.

Bu yüzden Awam'ı ertesi gün Mocha'ya geri götürüyor ve doktorlara yeterli parayı toplayınca geri geleceklerini söylüyor.

Biz de Rajah'ın oğluyla kat ettiği yoldan geçerek buraya geliyoruz. Tabii bizim altımızda rahat bir dört çekerli araç var.

Yerel bir sağlık kliniğine giriyoruz. Kara çarşaf içindeki yüzleri peçeyle örtülü anneler kucaklarında hasta çocuklarını tutuyor. Havada annelerin yakarışları, bebeklerin çığlıkları asılı duruyor.

Üç odalı klinik çoğu gün kapalı. Ancak yerel yetkililer biz bölgede olduğumuz için bugün kliniği açmaya karar veriyorlar.

Anneler bizi yabancı doktorlar zannederek üzerimize çullanıyor, çocuklarına yardım etmemiz için bize yalvarıyorlar.

Yerel bir doktor yanımıza geliyor ama klinikteki sağlık görevlilerinin grevde olduklarını ve hasta tedavi etmeyeceklerini söylüyor.

Dr. Ali bin Ali Doberah "Onlar için yapabileceğimiz bir şey yok" diyor:

"Dört aydır bize tek kuruş ödeme yapılmadı. Bazılarımız çocuklarımızı besleyemez olduk ve para kazanacağımız bir iş aramaya başlayacağız."

Klinik geçmişte maaşların bir bölümünü karşılayan yabancı yardım kuruluşlarından artık destek almıyor.

Mocha'da ve Yemen'in batı kıyısındaki diğer bölgelerde en az dokuz sağlık merkezi bütçe olmadığı için kapanmak zorunda kalmış.

Ülke genelinde yardım kuruluşları bir bir geri çekiliyor. BM Gıda Programı büyük kesintiler yapmış durumda ve para akışı olmazsa Eylül ortası itibarıyla 3 ila 5 milyon kişiye gıda yardımı yapmaya son vermek zorunda kalacağını söylüyor.

Yabancı bağışçılar isteksiz davranırken Yemenli çocuklar hayatta kalma savaşı veriyor.



Ümmü Ahmed kızı Safa'yı kucağında taşıyor.

Kalabalığın ortasında 11 aylık Safa'yı görüyoruz. Kolları ve bacakları bir deri bir kemik kalmış, yüzü acı içinde. Bir böbreğinde de sorunlar olan bu bebek göz göre göre ölüme gidiyor.

Annesi Ümmü Ahmed "Babası balıkçı, sefere gittiğinde bazen Safa'ya verecek yemeğimiz olmuyor. Babasının eve dönüp de bize yemek almasını bekliyoruz" diyor.

Ümmü Ahmed'in hikâyesi de Yemen'in acı ve kanla yazılmış savaş dolu yıllarının bir özeti gibi.

Yedi kez evini değiştirmek zorunda kaldığını, kayınbiraderinin bir hava saldırısında öldüğünü, yeğeninin mayına basarak paramparça olduğunu anlatıyor.

Dokuz çocuğundan dördü böbrek sorunları ya da yetersiz beslenme sonucunda hayatlarını kaybetmiş. Şimdi beşinci çocuğu da açlığın pençesinde.



Ailesi Safa'yı hastaneye götürebilecek imkândan yoksun

Kocası Enver Talib yorgun ve endişeli görünüyor:

"Sefere çıktığımda 15-20 gün denizde kalıyorum ve ne bulursam avlıyorum. Ama son üç aydır işler çok kesat. Bazen kazandığımız para ancak seferin maliyetini karşılıyor."

Safa'nın günleri artık sayılı olabilir. Ailesiyle birlikte onu daha iyi bir kliniğe götürüyoruz. Hemen girişi yapılıyor. Ama doktorlar Safa'nın Aden'de özel bir tedavi görmesi gerektiğini söylüyor. Aden beş saat mesafede, Safa'nın ailesinin bu seyahati karşılayacak durumu yok.

Birkaç gün sonra ailesinin Safa'yı evlerine geri götürdüğünü öğreniyoruz.

Savaş, açlık, yoksulluk burada iç içe geçmiş durumda. Yemen'in çocukları bu belaların birinden kurtulsa diğerinin pençesine düşüyor.

Bir de uluslarası toplumun aldırmazlığı da onlar için bir risk.

Ukrayna savaşının dehşeti birçok Batılı ülkenin halkına uzaktaki bir Arap yarımadasında çekilen acılardan daha çok dokunuyor.

Birçok Yemenli dünyanın kendilerinden kolayca yüz çevirmesinden hiç olmadığı kadar çok korkuyor.

Taiz'in yaralı çocukları Bader, Haşim ve Amir'i, Mocha'nın açlıktan ölmek üzere olan bebekleri Awam ve Safa'yı kim koruyacak?


Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI