İşte Yılmaz Vural'ın açıklamaları;

Şimdi sen beni büyük takımlardan birine getir bak ne oluyor? Kur'an çarpsın, yolda görüyorlar "Yahu hocam neden gelmiyorsun?" diyorlar. Eee getirin gelelim kardeşim, varsa böyle bir gücünüz. Biz gelmek istiyoruz zaten.

Ben bir kulüp başkanının soyunma odasına girip 'Sen çık ben konuşacağım' demesine müsaade etmem. 3 gün sonra giderim oradan. Böyle yaptığım da oldu yani. Tepki koyduk, güle güle dediler. Kulüp başkanı, onun takıma karışmasını engellediğin zaman seni istemez. Onlar istiyor ki her şeyi ben yapayım. Ben başkanım taşın altına elimi soktuğumu göstereyim. Senin ki el de bizim ki başka bir şey mi kardeşim. Sen başkansan senin idari konulardaki başarın önemli olan. Sen git kulübün ekonomisini yönet, idari borcunu yönet.

Teknik anlamda bana patron diyorsan bırak patronluğumu yapayım. Getirme - götürme sana ait ama araya girmeyeceksin. Sen araya gireceksen beni neden getirdin, kendin yap. Ben karışmasına müsaade etmiyorum, etmeyince de istemiyorlar beni. Başkanlar bu işe hobi gibi heves gibi bakıyorlar. O kadar basit bir oyun ki futbol. İki tane taş koyup, değişik renkli bir şeyler giyip maç yapıyorsun. Futbol onlara göre böyle.

Buradan Türk oyunculara sesleniyorum. Aldınız başınıza belayı! Üçünüz, dördünüz bir araya gelip hoca yemeyi çok iyi biliyorsunuz. Hadi yiyin bakayım şimdi Galatasaray'da. Toplanın bakalım şimdi Türk oyuncular hocayı yiyin, sizi göreyim. Sizi adam yerine koymuyorlar şimdi. Ne oldu? Bakın çark değişti. Niye? Çünkü herkes kendi mecrasının dışına çıkıyor.

Öyle bir sistem var ki Türkiye'de, oyuncu dışına çıkıyor, idareci dışına çıkıyor, antrenör dışına çıkıyor, hakemler dışına çıkıyor. Bırakın kardeşim, hepiniz mecranızda kalın. Oyuncuysan oyunculuğunu bil. İyi oyuncuysan, iyi yap bu işi. Neymiş, Yılmaz Vural Van Persie'yi yönetemezmiş, Sneijder'i yönetemezmiş. Kim o oyuncu ya, vermişsin adama 5 milyon Euro neredeyse kulübü yönetiyor.