radyobir
radyobir

Müzik ve Yaşam -1: Eurovision

Peppino'ların Capri olanı belli ki çok meşhurdu ve kimi görsem ismini ezbere söylüyordu. Melencolie adlı eseri güzel, kadınları etkileyen sesiyle söylemiş ve klasikler arasına katmıştır. Eurovision'a gelince...

06 Ağustos 2014 11:59 | Güncelleme :06 Ağustos 2014 14:59 | Kategori: Müzik

Derleyen:@Hüsnü ÇORUK


Televizyon programlarımızın siyah beyaz olduğu ama yaşantımızın gökkuşağı renkleriyle donatılmış ve doldurulmuş gibi gözüktüğü yıllarda bireysel değil de toplum olarak müziğe yoğunlaştığımız, senede bir kaç saatlik iki ayrı program vardı ki adlarına, İtalya’da göz alıcı bir organizasyonla verilene SAN REMO, diğerine, Avrupa’yı ülkeler düzeyinde kucaklamaya çalışan ve daha sesini duyurana "Örovizyon” deniliyordu.

İlk dönemlerinde neredeyse tüm aile bireylerinin ellerinde kağıt kalem televizyon başına geçmesini ve beyaz cama neredeyse yapışmasını sağlayan bu müzikal gecelerde bugüne değin şöyle insanı şaşırtan ve kışkırtan doğrusu bir desteyi ancak bulabilen parçalar dışında anılarımda pek bir şey bırakmadım. San Remo neredeyse İtalyan kokusuyla sarıp sarmalanmıştı ve bugün geriye dönüp baktığımda nedense (belki teşhisimde doğruluk payı vardır) Venedik’teki gondolcuları hatırlatan ” napoliten” tarzı eserlerin birbiriyle yarıştığı bir alandı. Sanatçı olarak İva Zanicch, çilli Rita Pavone ve daima, hemen her yarışmada yanılmıyorsam  İpeppino ismiyle başlayan iki adet sanatçı sayabilirim.
 
Peppino’ların Capri olanı belli ki çok meşhurdu ve kimi görsem ismini ezbere söylüyordu. Melencolie adlı eseri güzel, kadınları etkileyen sesiyle söylemiş ve klasikler arasına katmıştır. Eurovision’a gelince…. İlk anım çok sonra ortaya çıktı. Ben bu parçayı galiba dinlemiştim dedim ve tekrar kavuştuğuma oldukça sevindim. France Gall söylüyordu "Balmumu bebek”i (Poupee de cire), ve bu sisler arasından tanıdık gelen eser Eurovision’u kazanan ilk esermiş. 1966 yılında. Çoğumuzun aklına gelen ortak şarkı ise 1973 yılında birinciliği kazanandı ve bence Eurovision’un o başlangıç yılları diyelim, o bölüme ait en özel eserlerden biriydi. Daha sonra ülkemize de getirilip hızlı bir eğitimden sonra oluşturulan yarım yamalak Türkçesiyle” bir pantalon, bir gömlek” gibisinden bir cümle barındıran bir şarkı söyleyen Anne Marie David, genç kızlığın en saf haliyle "kendini göreceksin” (Tu the reconnaıtrans) diyor ve aldığı birincilikle Avrupa’yı sallıyordu.

Bugün o yıllara doğru döndüğümde yüzümü, bana huzur veren çalışma olarak ‘Teach İnn’ grubunun "Ding A Dong”unu, şaşırtanı olarak bir zenci ve sarışın bir afetin söylediği gizemli Era’yı, Shadows kurucusu ve gençlerin her daim sevgilisi İngiliz Cliff Richard ’ın ” Power to all your friends”ri hatırlarım. Bunlara belki bir iki tane daha ekleyebilirim. Benim için asıl yıl 1975 idi. İlk defa katılıyorduk festivale ve sanatçılar gibi bizler de kalben hazırlanıyorduk yarışmaya. Elimizde tüm aile bireyleri ve apartmandaki bazı komşuların kağıt, kalem, çığlıklar iddialaşmalar içerisinde Türkiye elemelerini izliyoruz. Normal jüri, halk jürisi filan derken  Semiha Yankı’nın parçası birinci seçildi.
 
Ancak üç genç kızdan oluşan Cici Kızlar’ın ve Ali Rıza Binboğa’nın eserleri çok ses getirdi ve dillere öyle bir yerleştiler ki; bugün bile unutulmayan yerli Örovizyon şarkıları dendiğinde rahatlıkla belirtileceklerdir. Aynı yıl çekilen Hababam Sınıfı filminin sonundaki okul gecesinde de rahmetli Adile Naşit ve Hababam öğrencileri bu iki parçayı repertuarlarına alıp söyleyerek onlara ilave bir popülerlik kazandırmışlardır. Semiha Yankı’nın seslendirdiği eser, değeri şimdi bilinen ve ” gerçekten de çok zarif bir örnekti” denilecek mükemmel bir çalışmaydı. Öyle teferruatlı, içinde teknik cambazlıklar, şimdilerde olduğu gibi biraz Arap havası, biraz göbek havası, biraz şu, biraz bu barındıranlardan değildi. Saf bir güzellikteydi. Bence zaman onu bozamadı. Eurovision, siyasetin ne menem bir kavram olduğunu da bizlere –bir kısmımıza– kara mizah şeklinde gösterdi.

Semiha Yankı’nın kazanamamasını” işte müziğe siyaseti karıştırdılar” diye bas bas bağıranların (sonuncu olmamızı genç kızın giydiği elbisenin basitliğine verenleri dışarıda tutuyorum, o da ayrı bir komik yorum ) ertesi yıl yarışma İsrail’de yapılınca katılmama kararı almaları iki yüzlülüğün, pişkinliğin, tükürdüğünü yalayıp yutmanın en çarpıcı örneklerindendi. Semiha’ya o kadar üzülmüştük ki, ben bile annemle ortaklaşa zehir zemberek bir tepki mektubunu Eurovision Komitesine yollayıverdim. Eurovision denilince tanıtım parçasını unutmak mümkün değildir. ‘Çoban Yıldızı’ adlı, enstrümantal parça Melih Kibar’ın bestesidir ve ilerde de Eurovision'a katılan ve unutulmayan bazı eserler arasına rahatlıkla girecektir.

Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI