radyobir
radyobir

Oyunlarımıza müzik karıştı...

'İyi Kötü Çirkin' filmini seyrettikten sonra ise oyunlarımıza ilk kez müzik de karıştı. Sergio Leone'nin çektiği filmlerin büyüsünü oluşturan müzik ülkemiz sokak çocuklarının dilindeydi artık.

01 Aralık 2015 12:58 | Güncelleme :01 Aralık 2015 14:41 | Kategori: Yaşam

Yazan: @ Hüsnü ÇORUK

Peki, sinemasal gücü uzun yazılara konu olan, eleştirmenlerin sayısız yorum yaptıkları filmlerdeki çekim gücünü sadece yönetmenin sinemasal görkemi mi sağlıyordu. ‘BİR AVUÇ DOLAR İÇİN’  (1964) ile başlayan süreçte öldürmeyi ve yoketmeyi sağlayan dürtünün değeri bir avuç dolardan bir kaç dolara kadar iniyor ve ‘BİR KAÇ DOLAR İÇİN’  (1965) çekiliyor, derken bir yıl sonra ‘İYİ KÖTÜ VE ÇİRKİN’ (1966) adlı yeni bir başyapıt karşımıza getiriliyordu. 1968 de ise epik western'nin başka bir başyapıtı ‘BİR ZAMANLAR BATIDA’ bu seriye ekleniyordu. Jeneriklerinden, yakın plan yüz çekimlerine, alt temaların güçlü olmasından, Amerika'nın çoğu önemli siyasal, askeri ve sosyal olayına kadar iyi işlenmiş, karizmatik oyuncularıyla seyirciyi hemen içine çeken bu filmler diğer taraftan başka bir sanat dalıyla mükemmel bir işbirliği yapıp sinemanın unutulmazlarına dahil oldular.

Çocuk oyunlarımızda büyüklerin çeşitli derecelerdeki engellerine karşın çizgiromanlardan ve büyüklerimizle birlikte koşa koşa gittiğimiz a)  kovboy,  b) roma ve gladyatörler (tabii bizi güçleriyle hayran bırakan HERKÜL, MASİS, URSUS gibi hayali karakterlerin katkısıyla)  c) şövalye filmlerindeki aralarında çok zaman farkı olan silahların oyuncaklarından vazgeçemiyorduk. Erkek çocuk için aksesuarsız çocuk oyunu imkansız gibiydi.

Tabanca, ok ve yay (ikinciler mutlaka kendi imalatımızdı, ağaç ve tahtadan yararlanıyorduk) arasına bir bakıyordunuz, bir gece önce "Truva'lı Helen" filmini seyretmiş ve etkisinden kurtulamamış bir mahalle arkadaşımızın plastik kılıcı ve kalkanı karışmış. Önemli değildi ama hiç. Ama hiçbir oyunumuzda kendi bağrış çağrışımızdan başka bir ilave yoktu. ‘İyi Kötü Çirkin’ filmini seyrettikten sonra ise oyunlarımıza ilk kez müzik de karıştı.  Sergio Leone'nin çektiği filmlerin büyüsünü oluşturan müzik ülkemiz sokak çocuklarının dilindeydi artık.

ENNIO MORRICONE'nin, dinleyeni baştan çıkarıcı, dile kolaylıkla yerleşen, ıslıkla çalınabilen özgürlük, kahramanlık hislerini buram buram hissettiren müziği kırlarda koşarken dilimize dolanıyordu (1928 doğumlu bu büyük İtalyan besteci İtalyan GİALLO, yani İtalyan usulü cinayet ve seks filmleri de içinde olmak üzere beşyüzden fazla film müziğine imza atmıştır). Uzak batı mitleri için oluşturduğu, çan, banjo, mızıka, org, piyano, vs gibi müzik aletlerinden ve kızılderili folklorundan esinlenmiş çalışmaları, müziklerin arkasındaki koro, yönetmenin kılı kırk yaran sahne çekimleriyle birebir örtüşerek ve Amerika'nın yüzünü oluşturan üç, dört karizmatik oyuncunun (Bence başta LEE VAN CLEEF vardır) varlığıyla bizleri destansı bir alana sürükledi.

O zamandan bu yana haliyle herşey ve yaşamın kıvamı bile değişti ama o müziklerin ve görüntülerin kolkola yarattığı etki hiç eksilmedi. Aynı şekilde alıp götürür sizi çorak topraklara, dostluğun önemine, özgürlüğün bedeline ve sonuçta sanki - bana öyle geliyor- yaşamı ve giden zamanı eksilen dostları hissettiriyordu sevinci ve hüznüyle birlikte.

Sitemiz yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm haklarının sahibidir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
YUKARI